Powered By Blogger
ADIGE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ADIGE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2019 Salı

012 - KAYSERİ BİRKAF 2019.20 OCAK GENEL KURULU ARDINDAN

Sayın Divan  Kurulu Başkanı  -  heyeti   ve saygı değer dernek üyelerimiz  hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Beni yeterince tanımayanlara  kendimi kısaca  ifade edecek olursam, ben, Sebahattin Tokmak, 1949 yılı Uzunyayla Hilmiye köyü  doğumluyum.  Pınarbaşı Barbaros İlkokulu 1961   yılı mezunuyum. İlkokul mezunu olsam da, zihin yapısı olarak, “bir kelime  öğrensem kardır” kabilinden öğrenme merakım  devam ediyor. 14 yaşından beri, emekli olup Kayseri’ye dönünceye kadar Kayseri dışında çalıştım.  5 senedir derneğimizin üyesiyim.
Ben de, derneğimize hizmet açısından  düşüncelerimi Genel Kurul öncesinden değerli büyüklerimize ve dernek üyelerimize ifade etmeyi düşünüyor iken, Onur Kurulu başkanımız Nuri Barış beye danıştım. Genel Kurulda bir takım görüşlerimi dile getirmek istiyorum, uygun olur mu? Diye sordum, ve  onayını aldım. Şöyle ki, Derneğimizin tüzüğünde faaliyetleri arasında KÜLTÜREL EĞİTİM kavramları yer almasına rağmen, ( yazları birkaç öğrenciye, Adıge dili öğretme çabalarını hariç tutarak)  dernek amacına uygun KÜLTÜREL  EĞİTİM FAALİYETLERİ KOLU olmayışını bir eksiklik olarak görmekteyim. Bu vesile ile,  derneğimizin  tüzüğünde  belirtilen amaçlara  uygun şekilde, kapsamlı kültürel eğitim faaliyetlerinde  bulunmasını teklif ediyorum. Bu zeminde neler yapabiliriz? Sorusunu sormak gerekir. Bunun cevabını, 2 senedir yazmaya devam ettiğim, 11 adet makale ile  yayınlanmamış birkaç yazımda dile getirmiş bulunuyorum. Söz konusu yazılar,  ADIGE-XASE-DERNEKLERİ.BLOGSPOT.COM  adresinde mevcuttur. Söz konusu yazılarımda nasıl bir Adıge dernekçiliği, hayal ettiğimi yazıyorum ve meraklıları için paylaşıyorum.  Bu yazılar bu güne yaklaşık 1500 kişi tarafından görüldü veya okundu.  Yine de,  burada başlıklar halinde zikretmem  gerekirse;  öncelikle  bir ofis yani çalışma ortamı oluşturmalıyız. Ki, tüm eğitim faaliyetlerini rahatça yürütebileceğimiz bir ortam olsun. 1-)  Giriş katında, kültürümüze ait kitaplardan oluşan kütüphane oluşturabiliriz.  2-)  Kültürümüze ait  kitap / dergi vb. materyalleri bireysel veya grup halinde OKUMA GÜNLERİ düzenleyebiliriz.  3-)  Yönetim Kurulu toplantıları ofis ortamında rahatça yürütebiliriz. 4-)  Çerkesçe  belgesel – Tiyatro vb. faydalı kültürel yayınları İnternet üzerinden - Televizyondan izleyebiliriz.  İleride, radyo ve tv yayınları yapabiliriz. Halkla ilişkiler çalışmaları olabilir. Dernek web sitesi ve sosyal medyayı daha derli toplu kullanma gayretleri olabilir. -  Toplum hayrına faydalı bilgilerin toplama –derleme – paylaşma yeri – kitap yazma çalışmaları -  Anket çalışmaları – Köylerimizi tanıma -tanıtma çalışmaları – Grup halinde Adigece  sohbet ortamları – Büyüklerimizden xabzeye ilişkin bilgi görgü ve tecrübelerini röportaj şeklinde toplayabiliriz ve  Xabze kitabı oluşturma  hazırlıkları – ve sizlerinde önereceği  farklı faaliyet çalışmalarında bulunabiliriz. Her zaman için İnternet üzerinden Adige dili çalışmaları – yazları gençlerimize Dil ve Xabze çalışmaları – Thamade – Xabze – Adıgağe üzerine bilgi alış verişi – olabilir. Kısaca, Proje şeklinde, AKIL – OKUL – TEKNOLOJİ – SİNERJİ  dörtlüsünden oluşan, insan ve diğer üç önemli araç ile,   her tür faaliyetlerimizi, söz konusu ettiğim bu ofis ortamında yürütebiliriz.  Tüm işleri yürütebilmek için, bu işe yatkın emekli  öğretmen / akademisyen ve bilgimi toplumla paylaşmaktan kıvanç duyarım, diyen herkese açık bilgi paylaşım platformu  olarak düşünmeliyiz. Bu işlerden sorumluluğunu üstlenen bir DANIŞMA-PAYLAŞMA-KURULU  oluşturmak gerekeceğini herhalde takdir edersiniz. Bu heyet, yönetim kurulunun aldığı kararlar çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmelidir. Bu tür eğitim çalışmaları, insan ile ve insandan insana olur. Burada dernekte yerimiz var gönüllü insanımız var.  Zira insansız, hiçbir şey olmaz.  Gönüllü imece çalışması  ile,  birçok  işin üstesinden gelebiliriz.
İzninizle bu konuya biraz açıklık getirmem gerek. Atalarımız, Kafkasya’da  yaşamını sürdürürken, özdeş  bir yapıyla,  dilimizi konuşuyor, xabzelerimizi uygulayarak  zamanın şartlarına uygun yaşantılarına devam ederken,  tarihin ve toplumsal kaderimizin bir cilvesi  olarak bu gün burada Türkiye’deyiz.  Uzunyayla’da  1970 – 1980 lere kadar yani köylerden şehirlere  göç başlamazdan önce,  dilimizi konuşma ve adetlerimizi sürdürme konusunda  şikayetimiz yoktu.  Arada geçen  2 nesil boyunca  yani 40 – 50 senelik şehir hayatımız  boyunca  pek dile getirmiyor isek de,  bir takım sıkıntıları her halde hissediyoruz. Dilimizi  yeterince konuşamama -  xabzelerimizi nerede ve nasıl uygulayacağımız konusunda bir takım tereddütler yaşamaktayız.  Bu ve buna benzer sorunlarımız olduğunda,  dile getireceğimiz ve sorunlarımıza çözüm üreteceğimiz  bir başvuru yerimiz, derneklerimiz olması gerekir diye düşünmekteyim.  Ne sorunlarımızı dile getiriyoruz, ne de çözüm aramayı  düşünüyoruz.  Sadece hayıflanmakla yetiniyoruz. Kişisel görüş ve kanaatim bu yöndedir.
Uzunyayla’da Haçeş kültürü ile büyüyen değerli büyüklerimiz,  muhtemelen böyle  bir sıkıntıyı  fark etmiyor olabilirler. Örneğin, benim gibi Türkiye'nin  değişik yerlerinde hayatlarını sürdüren  veya  göçlerle birlikte şehirlerde doğup büyüyen çocuklarımız – gençlerimiz  iki kültür arasında bocalama  yaşadıklarını fark etmiyor da olabiliriz.  Özetle,  her tür sorunlarımızı dile getirebileceğimiz ve sorun ve çözüm merkezimizin  olması,  sizce de önemli değil mi? Sizler de bu konuyu önemli buluyorsanız,  işbu  dilek ve temennimi, saygı değer Onur Kurulu  ve dernek üyelerimizin – değerli yeni  başkan adaylarımızın  huzurunda  dile getirmiş bulunuyorum.   
İki dönemdir, dernek faaliyetlerimizi başarı ile ifa eden sayın İzhan Baykal başkanımıza  ve ekibine huzurlarınızda  şahsım adına teşekkürü borç biliyorum.
Sizleri tekrar saygı ile selamlayarak, sözlerimi  noktalıyorum.  Divan kuruluna kolaylıklar ve  oylarınızla  seçilecek yeni yönetime de başarılar dilerim.

2. BÖLÜM  ( Divan başkanından izin iste 8-10 dakika daha beni dinlemek isterler mi acaba, değerli büyüklerimiz sıkmak ta istemem.)  Bundan sonra, Divan başkanının,  izni olursa, devam edeceğim.)
1-)  Yeter ki, yapabileceklerimizin farkında olalım. ŞÖYLE Kİ;
2-)  Çok şükür, mülkü kendimize ait olan, bir dernek binamız yani mekanımız var. Allah, bu güzel derneğimizin mülkünü edinmemize vesile olan – mali katkıda bulunan – sağlıklı şekilde bu günlere getiren – hizmet veren dernek başkanlarımıza – emek veren herkese şükran borçluyuz.
3-)  Bu gün burada Genel Kurulda bir çok üyemiz var iken, düşüncelerimi sizler ile paylaşmak isterim. Sözlerimi biraz uzun bulursanız, tahammül etmenizi rica ediyorum.
4-)  Yapacağımız her şey, SEVGİ – SAYGI – SAĞDUYU ekseninde olmalı. İtici olan her tür söylem ve eylemden kaçınmalıyız. Aksi halde, hedefe ulaşamadan başladığımız gibi bırakmak durumunda da kalabiliriz. Bu sözlerimi aklımızın bir tarafında not etmekte fayda var. Alınganlık göstermeden, size hitap etmeyen bir yer varsa, söz alarak tartışarak her zaman çözüm bulmak kabildir.  Adıge toplumu zaten düşünce  odaklı bir toplumuz. Xabzelerimizi tarihte Kafkasya’da düşünerek – ihtiyaç olduğunda, Xase - Wunafe toplantıları yaparak oluşturduk.  Bir makalenin başlığı şöyle idi: ÇERKESLERİN EN MUHTEŞEM ESERİ XABZELERİDİR.  Biliyorsunuz, Xabxelerimiz kurallar manzumesi olup, beşikten mezara kadar hayatımızın tüm aşamalarını kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Değerli büyüklerimiz bu gün hayatta iken, varlıklarının kıymetini bilerek – bilgi, görgü ve tecrübelerinden bir fayda üretmeli ve değerlendirerek paylaşmalıyız, fikrinden yola çıkarak bir şeyler yapabileceğimizi düşünerek fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.  Okulumuz, SEVGİ – SAYGI – BİLGİ VE İLGİ ile toplanmalı – değerlendirilmeli ve yine topluma mal ederek paylaşmalıyız.  Thamade, wunafe, xabze toplumu olarak , bu özelliklerimizi bundan sonra da işleyerek geliştirmeliyiz.
5-)  Bu güne kadar, Türkiye’de yazılmış iki tane XABZE KİTABI  var.  Bu kitaplar Tletseruk  Nahit Serbes Adapazarı’ndan -  ve Tuma Rahmi Tuna tarafından yazılmıştır. Rahmi bey,  Göksun’ludur.  Bu kıymetli eserlerin farkında olmalı ve okumalı – paylaşmalıyız. Her evde bulunsun türünden başvuru kitaplardır.  Bizler de dernek adına önümüzdeki süreçte UZUNYAYLA XABZELERİ  veya benzeri ad ile bir kitap yayınlayabilir miyiz?  Bence mümkün,  her şey bir ilk adımla başlar. Ne yapacağımızı düşünmekle – karar almakla – sevgi, saygı ve sağduyuyu elden bırakmadan adım atmakla kabildir. Her gün aynı şeyleri yaparak, farklı sonuçlar beklemek, mümkün değildir. Bu gün burada huzurlarınızda iken, her gün  duyduklarımızdan daha farklı bir şeyler söylüyorum. Muhtemelen  bunun farkındasınızdır.
6-)  Bu türden çalışmalarımızın adına, örneğin: KAYSERİ BİR KAF AKADEMİ veya  benzer bir isim verebiliriz.  Bu faaliyetlerimiz arasında,  İsterlerse, büyüklerimizle röportaj yapar, anlatmalarına vesile olabiliriz. Elde edilen bilgiyi derler toparlar, kitap halinde veya web sitemizde yayınlayabiliriz.  Yine bu çatı altında, İnternet üzerinden ( BEDAVA veya cüz-i bedel mukabilinde)  Radyo yayınları ve Görüntülü canlı veya kayıttan TV yayınları  yapabiliriz. Teknoloji gittikçe gelişiyor, nimetlerinden faydalanmak kaçınılmaz hale geliyor. Bizim aklımız bu işlere ermez, demek, çözüm değildir.  Bilen gençlerimizi bulup, hüner ve bilgilerinden de faydalanmalıyız. Bu tür yayınları evimizin huzurlu ortamlarında ailece yorumlar yaparak izleyebilirler.   
 Bu tür faaliyetlerimizden reklamlar alabilir ve oluşacak kazanç ile faaliyetlerimizi geliştirebiliriz. Burs verdiğimiz öğrenci sayısını artırabiliriz.  Yine öğrenci gençlerimizi bu  tür faaliyetlerimize dahil ederek, toplumla tanışma ve kaynaşmalarına vesile olabiliriz. Sözün kısası, toplumsal iletişimimizi artırarak, elde edilecek her tür olanağı SEVGİ – SAYGI – SAĞDUYU sloganları ile paylaşabiliriz.  Sevgi ve bilgi paylaştıkça artar.  Nitelikli Adıge toplumu derneklerimizden  akıl – fikir ve eylem oluşturmamızı bekliyor. İzlenimlerim bu yöndendir.  Adıge dernek yönetimleri olarak  yeni fikirler üretme ve paylaşma  etkinlikleri içinde olmalıyız.  Yapamıyor isek, yapacak olanlara devretmeliyiz.  Korkuları bir tarafa atarak, cesaret ile işe başlamak derneklerimize  kalıyor. Karar vermek ise,  değerli büyüklerimize ait olmalı.  dernek yönetimlerini de  yüreklendirmek  değerli büyüklerimize ve dernek üyelerimize kalsın, demekle yetiniyorum.
7-)  Bence, Adıgağenin ve Xabzelerimizin özünü bozmadan, yaşadığımız çağın ruhuna uygun olarak güncellemenin üzerinde de kafa yormalıyız.  Bunlar ciddi işler olup,  Akıl – okul ve girişimci insanlar ister. Hayıflanarak  bir yere  varamayacağımızın artık farkında olmalıyız.  Ataleti terk ederek,  bir adım atmalıyız.  Burada ifade bulan fikirler, ancak STK kuruluşumuz olan derneklerimiz eli  ile yasal şekilde  yapılabiliriz.  İnsan, insanla güzeldir. beyan ettiğim tüm sözlerim,  Adıgağemizin yani insanlığımızın kıymetini bilelim ve geliştirelim, fikri  üzerine kuruludur,
8-)  Burada temel amaç, şikayet etmek ve çözüm aramaktan ziyade,  yol alırken geliştirmek ve güzelleştirmek esas prensibimiz olmalı.  Sözü olan herkesin bu çatı altında özgürce, sözünü ifade etmesine olanak tanımalıyız.  Her konuşmacıyı takdir ile karşılamalıyız. Kısacası, dernekçiliğimize yeni bir bakış ve heyecan getirmeliyiz. Ki, heyecan ve derin istek olmadan, ciddi işler başarılamaz. Sözlerim elbet tartışmaya açıktır. Fakat, bu gün Genel Kurulumuz var. Sözü uzattığımın farkındayım.  Nedeni ise, sesimi daha çok insanımıza duyurmak amacına matuftur.  Çünkü her zaman böyle ortamları bulamıyoruz.  Dinlediğiniz teşekkür ederim.  Genel Kurul sonuçları derneğimize ve toplumumuza hayırlı olması dileklerimle.
NOT: Bu konuşma metni, 20 Ocak 2019 tarihinde yapılan Kayseri Birkaf Derneği Genel Kurulunda mevcut tüm üyelerimize ve yeni  seçilen Yönetim Kurulunun dikkatine tevcih amacı ile hazırlanmıştır. Konuşmak için mikrofunu elime aldığımda, salonda konuşma sesleri geliyordu. Divan başkanı sessizliğe davet etti  ise de, aldıran olmadı.  Bende, 1-2 dakika konuştuktan sonra, sözlerimin anlaşılmayacağını düşündüm ve saygılar sunarak, mikrofonu bıraktım. Bu sebepten toplum adına önemsediğim bu tür fikirlerimi, buradan 12. makale olarak,  saygıyla paylaşıyorum. Lütfen paylaşınız.

7 Haziran 2018 Perşembe

010- BİR ADIGE'NİN KAOTİK BİNAYI YÖNETİM TARZI

Burada, sizlerle yaşadığım bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.   Hikayeler iyi bir anlatma aracıdır ve ilham kaynağıdır.

Hikaye, 1998 yılında  15 katlı 60 daireli yeni yapılmış bir binada geçiyor. Bu bina Türkiye'nin herhangi bir yerinde olabilir.  Varsayın ki, siz de Kayseri'de veya Ankara'da   böyle bir binada oturuyorsunuz.  Söz  konusu apartmanın inşaatı bitmiş ve 4 seneden beri  oturulmaktadır. Ancak ne hikmetse, bu bina bir türlü huzur bulmuyor. Bina yönetimi sık sık değişiyor. Gelen gideni aratıyor. Apartmanda son zamanlarda  tam  bir kaos havası  mevcut.  Apartmanın altında küçük bir yönetim odası, giriş kapısı sağ tarafında, tam karşısında küçük bir masa - arkasında bir sandalye, bu başkan için tahsis edilmiş durumda. Sandalye düzeni ile en fazla  8-10 kişinin oturabileceği  büyüklükte bir yönetim odası.

Günün birinde,  bu odanın  önünde bekleşenler var. X kişi, yorgun argın  işinden geliyorken, Yönetim odasının önünde bekleşenleri fark ediyor ve anlamak için yanlarına varıyor. Konu , her zaman olduğu gibi,  bina yönetim sorunları toplantısı. Mevcut yönetim , artık tıkanmış devredecek başka birilerini arıyor. Kimsede kaosu üstlenmek istemiyor. Bir çaresizlikle baş başa apartman halkı. X kişi,  soruyor mevcut başkana, "Bir apartmanı yönetmek niye bu kadar zor, sorun nedir? Devlet  yönetmiyorsunuz, eni konu bir apartman." diye sözü tamamlayınca,  yüzünde hafif bir tebessüm beliren, başkandan cevap geliyor . "Aidat veren yok, asansörler bozuk, inip çıkamıyoruz.  Ne yapacağımızı şaşırdık. Yönetimi kimse almıyor. Bunaldık." diyerek durumu kısaca özetliyor, başkan.  

Bu cevaba muhatap olan X kişi, aynı apartmanda oturan bir Adıgedir.  50 yaşında - ilk okul mezunu ve bir otelde çalışarak hayatını kazanmaktadır.  Kısa bir vicdan muhasebesi yaptıktan sonra,  sorar, "Benim yapabileceğim bir şey varsa, bir ucundan tutayım." diyerek bir işaret verir.  Bu arada başkanın gözleri parlar. Yönetimi yıkacak bir enayi  herhalde  ortaya çıkacak, der  gibi, bir düşünce şimşek gibi  çakar kafasında. " Ne olur, yardımcı olun, apartmanın halini görüyorsunuz. Çaresiz kaldık" , der başkan.   

X kişi,  aynı apartmanda oturmakta  o da 13 katı yürüyerek çıkmak durumunda kalmakta  ve vicdan ve sorumluluk sahibi bir bireydir.   Anlaşıldığı kadarı ile, çaresiz bir ortamda çare olmaya soyunmaya niyetli, gözükmektedir.  Şöyle bir öneri atar ortaya, Apartmanın altında binaya ait bir dükkan, o günlerde boş durmaktadır. "Önümüzdeki Pazar günü şu saatte boş duran iş yerinde toplanalım, sandalyesini alan herkes gelsin, konuşalım." Bu arada tüm dairelerde oturanlara haber verilir. Sorunların üstesinden gelebileceğimizi anlarsam yardımcı olurum der,  X kişi.  Pazar günü geldiğinde,  sandalyesini alan apartman sakinleri, iş yerinde , yeni başkan adaylarını beklemekteler.  X kişi, sorunları dinler notlarını alır. Hak ve hukuk - sorumluluklardan - kul haklarından - komşuluk haklarından dili döndüğünce bahis eder. Çözüm konusunda sakinlerin motivasyonunu yükseltecek kısa bir konuşma yapar.  Sizler de yardımcı olmaya söz verdiğinize göre, ben de apartmanımız için elimden geleni yapmaya gayret edeceğim, ancak, sizde apartmanın sorunları ne ise yazın, çözümü ile beraber toplantı gününe getirin. diye tembih eder.

Resmi Toplantı için, yakınlarda bulunan bir apartmanın altında Kafe olarak işletilmekte olan iş yeri ile anlaşmaya varılır. Salonunda 60 kişinin oturabileceği U şeklinde masa düzeni ayarlanır.  Toplantıda çay - kurabiye de ikram edilecektir.  Toplantı hazırlıkları tamamlanır. O gün bir mucize yaşanır. Her dairenin sahibi veya oturanı istisnasız 60  kişide toplantı da hazır olurlar. Türkiye'de apartman yönetim toplantısı önemsenmez ve gidilmez, onun için, mucize yaşandı diyorum. Önceden kararlaştırıldığı gibi önemli mazereti olup, gelemeyecek olan mal sahibi, mutlaka vekil gönderecek, kararımıza uyulur.  Binayı yaptıran kooperatif başkanı mazeretinden dolayı  birisini  vekil olarak göndermiştir.  Toplantı , önceden hazırlanan gündeme uygun şekilde yürütülmektedir.  Daha önceden tembih edildiği üzere, başkan adayı, herkesten, sorunlar ve çözüm notlarını ister,   Allah'ın bir kulundan bir sorun not edilmemiştir.  X kişi başkan adayı, hayretler içinde kalmıştır. Bu kadar problem yumağına dönen apartmanda hiç bir sorun yok - şikayet yok. Öyleyse, çözüm de yok.  Herkes birbirine bakar. Soğuk bir ortam yaşanır. Böyle bir ortamda, denebilecek en uygun şey, kalkın gidiyoruz. Sorun yoksa yönetici de yok, dene bilirdi. Ancak o gün öyle olmadı.

X kişi - başkan adayı, toplumu iyi tanıdığı için, her şeyi apartman sakinlerine bırakacak kadar  basiretsiz değildi.  Sorunlar ve çözümler konusunda hazırlıklarını bizzat kendisi de  yapmıştı. En azından 60 kişiden  birer sorun ve çözümü beklenirdi.  Başkan adayı, önceden belirlemiş olduğu 38 sorun ve çözümünü de birlikte apartman sakinlerine sundu.  Sorunlar doğru tespit edilmiş, çözümleri de uygundu.  Ancak bir noktada, bir kişiden itiraz gelmişti. O  kişi de emekli bir banka müdürü beyefendi bir kimse idi. İtirazı şöyle idi. 4 yıl geçmesine rağmen, taşınanların eşyaları inşaattan kalma calaskallı vinç ile taşınmakta, olduğu için, "Asansörlerimiz sağlıklı çalışmıyor, vinç ile eşya taşınmasına devam edelim, şeklindeki itiraza, başkan adayı, "Eşya taşıma esnasında doğabilecek , bir aksilikten  dolayı  sorumluluk alamam. Vinç iptal edilmeli." şeklinde cevap verildi.  Kısaca, 38 soruna 38 çözüm bulundu. Tümü oy birliği ile karara bağlandı.

Eski yönetim, lafı uzatmamak adına  oy birliği ile ibra edildi. Başkan adayı oy birliği başkana dönüştü, yanına iki kişide gönüllü  yardımcı bulundu. Tüm resmi defterlerin yenisinin  onaylattırılması karara bağlandı. .  Böylece apartmana yeni  beyaz bir sayfa açıldı.

Toplantının bitiminde,  yeni başkan tebrik edildi. Kimileri farklı iltifatlarda bulundular. Örneğin.  "Kaç üniversite  bitirdin? - Sen avukat mısın? - Senin gibi bir insan aramızda yaşıyordu da neden şimdiye kadar ortaya çıkmadın? vb.  Allah, senden razı olsun." Duaları ile birlikte yeni başkan onurlandırıldı.  

6 ay kadar sonra bir toplantı daha yapıldı. Bu sefer 13 sorun ve çözümü tespit edilmişti. Yeni toplantıda  bu  tür sorunlar ele alındı, çözümleri bulundu. Akabinde  Başkan çalışmakta olduğu için iş yerinde de verimi düşüyordu. Yönetimi devretmek istediyse de gönüllü aday çıkmıyordu.   Oysa yönetim işi oldukça kolaylaşmıştı.  Her şeyin yolu yordamı bulunmuş, apartmana huzur gelmiş, sorunlar peyderpey gideriliyordu, yeni bir çığır da açılmıştı.   Apartman sakinlerinden bir doktor, ortaya çıktı. "Bari yönetimi ben üstleneyim." dedi. 6 ay sonra mevcut yönetim ibra olunarak, yeni yönetime devir olunmuştu. Böylelikle apartman yeniden hayat buldu. Huzur buldu. Böylece, bir  apartmanın yönetim hikayesi yaşandı.

Şimdi, bu hikayeden esinlenerek, Adıge - Abhaz toplumu olarak,  ne tür sorunlarımız var, nasıl çözümler üretebiliriz? Sorusuna cevap arayacak değilim. Hikayede olduğu gibi, apartman sakinlerinin, "Sorun yok - çözüm de yok." der gibi, kaygısız bir toplumda değiliz. Toplumumuzun hayrına, Ne yapabiliriz? Neyi daha iyi yapabiliriz?  Neyi -  niçin yapmalıyız?  ve benzeri sorular sorarak hep birlikte cevap arayabiliriz. Kanaatini taşıyorum. Halimizden memnun isek, düşünmeye ve fikir üretmeye de gerek yok, diyerek, mutat işlerimize bakabiliriz. Bu hikaye en çok dernek yöneticileri vb. STK'larımızı ilgilendiriyor gibi görünse de, her birey sorunlarımız üzerinde düşünmeli, sonucunda ortak akıl hakim olmalıdır.

Yaşamış olduğum, bu hikayemi sevgi ve saygı ile paylaşıyorum. Allah'a emanet olunuz.

Sebahattin Tokmak - Kayseri

3 Ekim 2017 Salı

009 - ÇERKESLİK / ADIGAĞE VE GELİŞİMİ ÜZERİNE NOTLAR / DÜŞÜNCELER


26 Nisan 2015 Pazar  tarihinde,  ADIGELER ÜZERİNE DÜŞÜNCELER  başlığı altında notlar halinde derlemiş olduğum düşünceler ki, aşağıda imler halinde yer alan başlıklar olup,  üzerinde düşünülmeye - araştırılmaya ve tartışılmaya açıktır. Sözünü ettiğim notlarımı  ADIGE-XASE-DERNEKLERİ isimli blogumda yayınlamanın uygun olacağını düşündüm.  Bu girizgahtan sonra, ilgi duyuyor olmanız dileği ile,  aşağıda birbirini takip  eden konular  üzerinde  sizi düşünmeye  davet ediyorum.

TARTIŞILMAYA AÇIK FİKİRLERDİR:
Adıgağe kavramı, kısaca Çerkesliğin temeli olup, eklenecek veya içinden çıkartılacak bir eksiği fazlası yoktur,  diyebiliriz.   Xabze ise, tüm uygulamalar manzumesidir , şeklinde ifade edelim. Xabze, zamana ve  değişen hayat şartlarına  göre güncellenmesi  gerekiyorsa, üzerinde xase toplantıları sonucunda karar almak sureti ile  değiştirilmelidir.  Kanaatindeyim. Tartışmaya açıktır. 
Kısaca,  geleceğimizi  yeniden inşa ve/ya ihya  edebilir miyiz?
Sizin bu konular üzerinde önceden  düşünülmüş bir fikriniz var mı?  Varsa paylaşmak ister misiniz?
Hazreti Ali'nin,  "Çocuklarınızı, sizin zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı zamana  göre yetiştiriniz." ;
Hazreti Mevlana'nın , "Dün, dünde kaldı, bu gün yeni şeyler söylemek lazım, cancağızım." ;
"Dünün güneşi ile bu günün çamaşırını kurutamazsın";
Rh. Sayın Süleyman Demirel'in, "Dün, dündür.";
Kazanıqoe Jabağı'nın,  "Değişen zamana uyabilen, erkektir." ;
"Zamanın ruhu"; 
vb. sözler geleceğimize nasıl bir ışık tutabilir?
Geleceğimiz olan çocuklarımıza - gençlerimize - torunlarımıza,  kültürümüzü sağlıklı bir şekilde nasıl aktara biliriz? Önem ihtiva eden, can alıcı sorunsalımız...Makalenin odak noktası, burasıdır. Bizler, yani yolun sonuna gelmiş olan kuşak, gençlerimize - torunlarımıza  neyi - nasıl  bırakacağız?!!!

Dini açıdan  da bakacak olursak:
"Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz, öyle haşrolursunuz."  Hadisini hatırlayalım. İki dünyamız var, burası ve ötesi...  Ötesine,  yani perdenin arkasına  geçince,  bu dünyaya görünmeden,  varlığımızı  sürdüreceğimiz bir hayatımız olacak. Hazırlık yapıyor muyuz? Burada ne ekersek, orada da aynı şeyi biçeceğimiz yeni yurt. Yani,  Dünya, Ahiret'in tarlasıdır. Deriz. Burayı huzur ile terk eder isek, orada da huzur bulacağımıza inandığımız yeni mekanımız, Cennet olsun. İnşallah.
Müslüman bir toplumun üyeleri olarak, Merhum Mehmet Akif Ersoy'un şu sözü "İslam'ı asrın idrakine söyletiniz."  ve İmam-ı Gazali'nin, "İslam'ın her asra dönük bir yüzü vardır." sözlerinden, bu güne ve bizlere de bir mesajı var mı?
İlk ayetinde, "Oku" diyen yüce Allah (CC), Kur'anı Kerim'de  defalarca Düşün - Aklet - Fikret ve "Allah, düşünmeyenlerin başına pislik yığar." , mesajlarının ne kadar farkındayız?
Adıgağanın ve dinimizin mesajlarını sentezleyerek, derneklerimiz kanalı ile toplumumuza neler verebiliriz?
Bu tür fikirleri hayata geçirmek için, hangi tür eğitime ihtiyacımız var? Ne tür  destek araçlarını kullanabiliriz?  Örneğin: Çerkes Derneklerimiz Niçin Var? Tüzüklerinde neler yazılı, tekrar göz atma zahmetinde bulunurlar mı?
Proje hazırlayıp, Avrupa Birliği Destek Fonlarından yararlanabilir miyiz?
Düşün Dinle Konuş ve benzeri Diksiyon - Hitabet gibi kurslara katılmak, bir işe yarar mı?
İsveç usülü Devre Halk Eğitimi  seminerlerinden yararlanabilir miyiz?
Grup halinde Kitap Okuma etkinlikleri oluşturabilir miyiz?
Toplumun ufkunu açmak ve motivasyonunu yüksek tutmak için, konuşmacı dostlara ne dersiniz?
Toplumun ana dilini öğrenmesi için ne tür  etkinlikler yapabiliriz?
Kültürümüze - Xabzelerimize dönük bilgi yarışmaları tertip edebilir miyiz?
İnternet teknolojilerinden faydalanarak, yerel tv - radyo yayınları yapa bilirmiyiz?
Sosyal Medya'yı daha derli toplu - kullanmanın yollarını paylaşabilir miyiz?
Köylerimize, yardımlaşma ve  kültürel amaçlı dernekler ve/ya Köy Kültür Evleri kurabilir miyiz?
Toplumun insan envanterini belirleyip, iyi yetişmiş insanlarımızın fikirlerinden istifade edebilir miyiz?
Kayseri'de, örneğin Kaymek Kurslarına katılarak kendimizi geliştirebilir miyiz?
Yeni dernekler kurarak ve/ya mevcutlara üye olarak destek verebilir miyiz?
Toplum için, neyi - nasıl daha iyi yapabilirim? Sorusunu sorarak, cevap arayabilir miyiz?
Derneklerimizde periyodik sohbet toplantıları yapabilir miyiz?
Daha bilinçli - nitelikli - erdemli insan yetiştirmenin yollarını araştırabilir miyiz?
Adıgağe - Xabze - Thamade eğitimine dönük kurslar açabilir miyiz?
Dünyayi tanımak ve evrensel insan olmak konusunda bir çabamız olabilir mi?
Yani, hayatımızı daha anlamlı - daha verimli ve huzurlu kılmanın yollarını paylaşabilir miyiz?


Benzer soruları artırmak mümkün ise de, bu konuyu burada  kesmek daha uygundur. Bir Çerkes / Adige olarak, Türkiye'nin veya dünyanın her hangi bir yerinde bu yazıyla karşılaşmış ve okumuş olabilirsiniz. Bu fikirleri çevrenizle tartışabilirsiniz. Çevrenizde bir derneğiniz var ise, bu konuları - fikirleri oraya taşıyabilirsiniz. Derneğiniz yoksa, bir dernek kurarak bu alanda hizmet etmenin yollarını açabilirsiniz. Gelişmenin ve kemale ermenin sınırı yoktur. Okumak ve anladığını çevreyle  paylaşmak, bir gayret işidir. Kısaca halka hizmet, Hakk'a hizmettir,  anlayışında olan bireylere  ne mutlu. İnsan, insanla güzeldir. Hayat, insanlığın özünü kaybetmeden değişim ve dönüşüm serüvenidir. Esasen, farkında iseniz, insanlık kan kaybediyor, kan kaybını durdurmak için, neler yapabiliriz?  

Bir sonra ki makalemde, ÇERKESLER ve ASALETMETRE  başlığı ile özgün bir yazı yayınlamayı planlıyorum. Şimdiden, merakla beklemenizi öneriyorum.

Saygı ile selamlıyorum.  Allah'a emanet olunuz.
Sebahattin Tokmak - Kayseri - 3 Ekim 2017