Powered By Blogger

10 Mayıs 2017 Çarşamba

003 - ADIGE-XASE-DERNEKLERİ İLE AMACIM NEDİR?

Araştırmacı bir yapıya sahip bir birey olarak, doğal ki, okumayı seviyorum.  Okuduklarımdan notlar alıyorum. İnternet web sayfalarından beğendiğim yazıların çıktısını alıp dosyalıyorum. Birikmiş 20 civarında kayıt defterim ve  arşiv dosyalarım oluştu.

Bunlardan kısmen faydalanarak "hertelden-dahice-fikirler" adlı blogumda bir hayli makale bulunuyor.

Son 4 senedir, bir Adığe olarak, derneğimize üye oldum. Zaman zaman uğrarım. hemşehrilerimle tanışıyoruz, konuşuyoruz. kültürümüzü öğrenmek gayreti içindeyim. Zira, hayatım, memleketimden uzaklarda geçti.  

Xabze dediğimiz, törelerimiz, çok kapsamlı olup, anayurdumuz Kuzey Kafkasya'da doğumdan ölüme kadar, xabze kurallarına bağlı olarak yaşanırdı. Devlet yapılanması yoktu, suç çok nadir olurdu. Suç oluştuğunda, toplanan thamade grubu tarafından ceza verilir ve cezaya kimse karşı çıkmazdı.Ceza, suçun derecesine göre verilirdi, Ağır suç, söz konusu olduğunda  toplumdan dışlanma vb. ceza söz konusu idi. Suç ve ceza böylece hal yoluna konunca hapishane de yoktu. Yardımlaşma vardı, dilencilik yoktu. Xabze kuralları incelikli düşünülerek ihdas edildiği için diplomasi - protokol -  incelik - zerafet  ve insanlıkla birlikte gelişiyordu. Bu anlamda yaşadığımız için, çağın ötesinde yaşıyorduk, fakat farkında değildik. Atalarımız zamanında, kurumsal olmayan çağdaşlığı ve demokrasiyi doğal haliyle kurmuşlardı. Devletimiz yok iken, yaşamımızı işte böyle kurmuştuk.  

İki kavram ön plana çıkıyordu; Adığağa yani Çerkeslik değerleri ve xabze, arkasından doğal olarak Tsıhuğa yani insanlık geliyordu. Dil ve kurallar, yeri geldikçe, ihtiyaç hasıl oldukça thamadeler bir araya gelir yeni kurallar konurdu. Yeni kurallar temsilciler tarafından  kendi köylerine kabilelerine  dilden dile duyulur ve unutulmazdı. 

Xey, kelimesi Çerkescede 'adalet ve doğru olan' anlamına gelir.  Bze ise dil, Xey, ile bze kelimeleri bir araya getirilerek doğru/adil anlamında xabze adı ortaya çıkmış oluyordu, yani adaletin / doğruluğun dili 'xabze' oluyordu. Dilimiz Adığabze ve kurallarımız xabze akıl yoluyla oluşmuş, manzumelerdir. Yemuk, kavramı dinimizdeki günah kavramına  karşılık gelirdi ki, bu kurallarımız oluşurken, İslam dini atalarımıza ulaşmamıştı. Yequ; adil - doğru - yakışır, anlamına gelirken, Yemuqu, yakışmaz - doğru değil anlamına geldiği için, çok önemli bir yaptırım gücü vardı. "Yaptığın yemuks", tabirine muhatap olmamak için, xabzeye yani kurallara sıkı sıkı bağlılık vardı. 

Bu günün ortamında şahit olduğumuz kötülüklerin  hemen hiç biri yoktu. Xabzenin arkasından oluşan Tsıhuğa yani insanlık da vaz geçilmez bir kavramdı. Akrabalık ve misafir-insan severlik ileri boyutlarda idi. Eğitime gelince, tüm  gereksinim xabze çerçevesinde aile içinde ve akraba konu komşu - çevre tarafından üstlenilirdi.  

1864 yılı esas alınırsa öncesinden veya sonrasından göç ve/ya yoğun olarak sürgünle geldik. Atalarımız kendilerini zamanın  Osmanlı Devleti topraklarında buldular. Yani şimdiki Türkiye ve kırktan fazla ülkede dağınık olarak yaşıyoruz.  Şimdilere kadar, yaşamlarımız  kurduğumuz köylerde geçti.

Şehirleşme ile bizlerde 1980 sonrası göreceli köylerimizi bıraktık. Köylerimizde yaşayan az sayıda insan kaldı.  Kent yaşamında dağınık yaşadığımız gibi birbirimizden de kopuyoruz. Bu dağınıklığı bir ölçüde var olan derneklerimiz toparlamaya çalışıyor.  Ben de bir dernek üyesi olarak yapılan faaliyetleri görüyorum.  İyi şeyler yapılıyor. Yapılanların iyi yapıldığını görmekten mutluluk duyuyorum. Teşbihte hata olmaz, derler. Ben eşimin yaptığı yemekleri beğenirim, ancak yeni bir tür yemek yapmaktan hoşlanmaz. Ben de derneklerimizi bu duruma benzetiyorum. Yeni tür yemekler yapmak istendiği gibi, derneklerimiz de yeni işler - uğraş alanları bulsa ve uygulasa, şeklinde bir düşüncem oluştu. 

Derneklerimiz, tüzüklerinde yapabilecekleri faaliyetlerini hukuka uygun şekilde belirtmişler. Bu durumda, yapılan sınırlı eylemlerin dışında onlarca faydalı etkinlik söz konusu olabilir. Çerkes dernekleri deyince, folklör ekibi, ilk akla gelendir.  Biz Çerkesler, tarihimizden bu yana  mızıka sesi ve at sesine düşkün bir toplumuz.  Şehirleşme ile, at ve at kültürümüz bitti. Ata binmenin-inmenin bir xabzesi vardı. At ile beraber xabzesi de kayboldu. Ama yinede bir Çerkes, ata binmese bile at xabzesini bilmeli. 

Mızıka ve oyunlarımız, kültürümüzden ayrılmaz bir esastır. Bununda bir xabzesi var.  Sözün kısası xabzelerimiz her alanda var olup, bilmemiz ve uygulamamız gerekir. Ancak dilimizi unutmakta olduğumuz için, xabzeyi de yeterince öğrenemiyoruz. Dil ve Xabze birbirinden ayrılmaz bir bütün gibidir. 

Köyde yaşam sürerken, sürekli iç içe olduğumuz için dilimizi ve  xabzeyi öğrenmekte zorlanmıyorduk. Bu gün ise kent de dağınık yaşıyoruz. Düğün ve cenaze merasimi olmasa, ancak bayramlarda bir araya geliyoruz. Bu da, hal hatır sorup, bayramlaşıp, ayrılmaktan ibaret. Daha da önemlisi dilimizi unutuyoruz. Oysa xabze, dil üzerinden yürür. Dilini unutunca xabzenin da bir anlamı kalmaz hale geliyor. Bu günün koşullarında devletimize, "Bize bir Çerkes TV kanalı açsanız..." diyoruz, ama duyuramıyoruz. Yine de bir kez daha buradan, saygı ile, duyurmuş olalım.

Kısaca  "adige-xase-dernekleri" isimli bu blogumda  amacım, ulaştığım işe yararlı bilgileri sizlerle paylaşmayı hedeflemektedir. Sizde beğendiğiniz ve arkadaşlarınızın faydalanmasını istediğiniz bilgileri  sosyal medyada paylaşabilirsiniz. Eklemiş  olduğum web sitelerinde kıymetli bilgiler  ve kültürümüze dönük videolar bulabileceksiniz. Bununla birlikte, hemşehri dernekleri olarak, daha etkin ve verimli olacak şekilde neler yapabiliriz? Sorusuna birlikte cevap arayabilir miyiz?  Düşünerek ve ortak akıl ile üretebileceğimiz, bir takım şeyler olmalı... Sesimi buradan duyurmaya gayretle devam  edeceğim. Sözüm, daha çok dernek kavramı  ve Adığe kültürü ekseninde  olacak.  

Sevgi ve selamlarımla,  Allah'a emanet olun.

Sebahattin Tokmak - Kayseri

Hiç yorum yok: