Powered By Blogger

23 Mayıs 2017 Salı

006 - ADIĞE XABZE EĞİTİMİ HAÇEŞ / AİLE-ÇEVRE İDİ. YA ŞİMDİ?



Bu özgün makalem, ve bundan önce sunduğum beş ayrı makale daha olup, onların da okunmasında fayda var. Çünkü meramımı, tümü okunduğunda daha iyi şekilde anlatacaktır.

EĞİTİM, tüm insanlık için, vazgeçilmez bir kavram olup, artık çağımızda süreklilik
gerektirmektedir. Eğitim, herhangi bir okuldan mezun olup, diploma alınca, terk edilecek bir durum, hiç değildir, hayat boyu devam etmesi gerekir. Çünkü, yaşam hızla değişiyor, hayatı ıskalamamak için,  zorunluluktur. Ben oldum, diyen çok şey kaybeder. Olmak, yaşamın sonuna kadar devam etmelidir. Batı dünyası, eğitimin değerini çok iyi kavradığı için, LIFE LONG LEARNING, yani YAŞAM BOYU EĞİTİM felsefesine sarılmış durumdadır. Bizde toplum olarak bu anlayışa, başvurmalıyız, diye düşünmekteyim. Sonuna kadar dikkatle okur ve beğenirseniz, çevrenizle paylaşmanızdan memnun olurum.  

Esasen, dile getirmeye çalıştığım konu;   EĞİTİM / AKADEMİ çerçevesinde olduğuna göre, motivasyon amaçlı birkaç değerli söz paylaşmak istiyorum. Peygamber Efendimiz (sav) “İlim, Çin'de de olsa, arayınız bulunuz.” Buyurmuşlardır. Hz. Ali, “Bana bir kelime öğretenin, kulu-kölesi olurum.” Emerson, “Eğitimin sırrı, öğrenciye saygı göstermektir.” Başkaları  “Soru sormak, öğrenmektir.” - “Öğretmek, yeniden öğrenmektir.” Albert Einstein ise, “Her ülkenin geleceği, o ülke insanlarının görecekleri eğitime bağlıdır.”  Aristo ise, sözün en güzelini söylemiştir. “Kalbi eğitmeden, zihni eğitmek, eğitim sayılmaz.” Son olarak, Batı dünyasının eğitim alanındaki uzman kişi, John Dewey  ”Eğitim, hayata hazırlık değil, hayatın ta kendisidir.” Demişlerdir.

Çerkesçe'mizde güzel bir söz var. “İy’tır zırımthaşme, zırışeım.” Bu güzel ve akıl dolu söz, “Tanışın - bilişin – konuşun – saygı ve sevgi ile birlikte güçlü olun. mesajını veriyor, gibi geldi bana. O halde, ne anlatmak istiyorum? Sadede gelirsem: Değerli thamadelerimize, bilen büyüklerimize öğretmenlerimize, akademisyen eğitimcilerimize, toplum yararına bilmediğimiz konularda, soru sormak, anlattırmak, anlatılanı, anlamak ve genç kuşaklarımıza aktarmak - paylaşmak esasına dayalı düşüncelerimden bahis etmek istiyorum. Yani röportaj yapmak...  Bu çerçevede irdeleyeceğimiz konular, kültürümüze ilişkin, Adığağe - Tsıhuğa - Xabze ekseninde  ve genelde birikimleri olabilecektir muhtemelen. Bu da organize olmak - yetkilendirilmiş  olmakla ilgili bir durumdur.   

Bu anlatımlar kendi orijinal dilimizde veya Türkçe olabilir, önemli olan, mesajın doyurucu şekilde verilmiş - alınmış olmasıdır. Bir insan, birisi  için, onu tanıyorum, diyorsa, onun ismini - sülalesini - köyünü - mesleğini biliyorsa, bu bilgi onu yeterince tanıdığı anlamına gelmez. Ayrıca, onu akrabalık yönleri ile - mesleki kariyeri ve başarıları - hayat felsefesi ile tanıdığımızda , onu iyi tanıdığımızı söyleyebiliriz. Bir kişiyi enine boyuna tanıdığımızda, onu, iyi tanımaktan mutluluk duyarız. Birbirimizi tanımamız, kapsamlı olursa çok iyi olur, kanaatindeyim. Yoğun şekilde tanıma ve tanışma, aramızda var olan, sevgi ve saygıyı artıracaktır.
 

İşte böyle bir tanıma - tanışma bile, sözünü ettiğim, eğitim etkinlilerinin ,  fonksiyonları arasında olabilir. . Söz hakkına sahip, toplum önderlerimiz, bir soru karşısında görüşlerini açıkladıklarında, onları tanıma fırsatı buluruz. Ayrıca ifade buyurdukları bilgi ve tecrübeleri sayesinde genç kuşaklarımız istifade edecektir. İletişimin, dernek üyeleri arasında geliştirilmesi de ancak, üyelerimiz arasından oluşacak, eğitim odaklı eğitim kolunun yani AKADEMİ nin var olması ve bilinçli ve sorumlu çalışması ile kabil olur. NART AKADEMİ / KAFKAS AKADEMİ isimleri ile yazı yazan fikir üreten  ortamlarımız var. Bunların etkinliğinden mutlu oluyoruz. Bu tür fikir faaliyetlerini, isteyen her dernek, farklı şekillerde kendi bünyesinde  yapabilir. 

"Bir yaşlı ölünce, bir tarih ölür." diyen bir Afrika Atasözü, bana şu fikirleri ilham vermişti. Dernek üyelerimiz, yaş ortalaması itibarı ile, yaşlı kuşaktan oluşmakta. Her bir büyüğümüz, yaşına uygun, birikim ve tecrübelere sahiptir. Bu birikimlerden genç kuşaklarımızı mahrum etmek, haksızlık olmaz mı? Bir yaşlımız bu dünyayı terk ederken,  bir tarihi yani birikimini de öldürmeyelim. Durup dururken, kimse, bir şeyler anlatmak istemez. Soru sorulunca, gayet güzel anlatmaya başlar, insan. Soru soracak konumda olan da, belli programlar çerçevesinde eğitim kolu görevlileri olacaktır. Röportaj şeklinde olabilecek, bu tür diyaloglar, video kayıtlarına alınabilir. Web sitelerimizde veya sosyal medya ortamlarında yayınlayarak, gençlerimize ulaşabiliriz. Gençlerimizde, konuşan değerli bir insanımızı fikirleri ve tecrübeleri ile tanımış olmaktan mutlu olur ve saygı duyar. Kültür hazinelerimizin, gençlerimize bu yolla aktarılmasına da vesile olabiliriz. Bu tür aktarımlar ile, yaşlı kuşak ile genç kuşaklar arasında bir köprü kurmamız da kabildir.

Allah, tüm büyüklerimize sağlıklı uzun ömürler versin. Hak vaki olup, bu dünyayı terk ettiğimizde, bu tür paylaşımlarda bulunmuş isek, yazılı kayıt ve/ya video kayıtlarına giren anılarla, çocuklarımız ve torunlarımız tarafından tekrar tekrar izlendikçe, rahmetle şükranla yad edileceğiz, demektir.

Ben, sadece, büyüklerimizin birikim ve tecrübelerinin paylaşılmasından bahis ettim. Ve bu konuyu başlı başına  önemli bulmaktayım. Her dernek üyemiz, bu fasıldan görüş ve düşüncelerini paylaşırsa, bundan hep birlikte güzel sonuçlar çıkartabiliriz.
Bu çerçevede, her Yönetim Kurulu üyemizin bir şeyler yapma arzusu olduğunu hissediyorum. Yapacağımız işin adını koymak ve yola koyulmak, bizlere kalıyor.
 

Elimden gelen düşünmek - yazmak ve paylaşmaktır.  Her hangi bir derneğin başkanı filan olmadığıma göre, örnek olsun, diye bir girişimde bulunma şansına sahip değilim.
Derneklerimizin Yönetim Kur
ullarına  bu konuda atacakları her adım toplumun yararına olabilir, yeter ki istensin. Buraya kadar okuyup mesajı alan herkese çok teşekkür ediyorum.


Selam ve saygılarımla. Allah'a emanet olun. 

Sebahattin Tokmak - Kayseri 

Hiç yorum yok: