Powered By Blogger
ABHAZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ABHAZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ağustos 2018 Perşembe

011 - ADIGE / ABHAZ TOPLUMLARI YANİ ÇERKES'LERİN ASALETİ ÜZERİNE BİR DENEME

Aylar önce, bir makalemin sonunda, "Çerkesler ve Asaletmetre"  konulu özgün bir makaleden söz etmiştim. Ataletimden dolayı, bir motivasyona ihtiyacım vardı. Bu gün okuduğum bir güzel yazı, "Haydi artık yaz, yazacaksan", diye beni dürttü...  

Sözünü ettiğim makale Sayın  Habraçö Murat Özden'in olup,  "KORKAKLARIN ASİL KABUL EDİLDİĞİ BİR DÜNYA YOKTUR"  sayesinde kendime geldim. Düşüncelerimi hemen not ettim. Derleyerek yazmak için bilgisayarın başına oturdum.

Evet, biz Çerkesler asil - asalet kavramına düşkün bir milletiz. Bu konuda bir Adıge olarak söz söylemek pek kolay değil. Asil miyiz - değil miyiz? Anlamaya çalışalım.


Bana göre asalet, aşağıda ifade bulan kavram ve yaklaşımları kapsar.

  • Asalet, yürekli - erdemli - onurlu bir yaşam sürdürme gayretidir.
  • Kendi hakkını koruduğu gibi, başkalarının da hakkını korumada titizdir.
  • Mazluma arka çıkar, muhtaç olanı arayıp bulur, incitmeden yardım eder.
  • Başkasının acısına üzülür, paylaşarak hafifletir, teselli eder.
  • Gördüğü bir iyiliğe karşın, nankörlük etmez.
  • Empatik davranır, yani başkalarının ne hissettiğini sezer ve ona göre davranır. Moral destek verir. Gerektiğinde maddi yardımda bulunur.
  • Susması gerektiğinde, susmasını bilir. Söz hakkı geldiğinde, söyleyecek bir sözü vardır. Sözünü söyler.
  • Ya hayır söyle ya da sus. Hadisi uyarınca konuştuğunda iyi - faydalı söz söyler.
  • Kızgınlık anında, öfkesini kontrol edebilendir.
  • Acısı olduğunda, sabırla direne bilendir.
  • Gıybet ve dedikodu yapmaz. İnsanlık onurunu korumak için, gayretkeştir.
  • Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi, başkasına yapmaz.
  • İncitmez, dolayısı ile incinmez. 
  • Düşünerek konuşur, sözü söylemezden önce, neyi duyacağını hesaba katar. 
  • Okuyan, okuduğunu anlayan, bildiklerini başkaları ile paylaşan insandır. 
  • Kendisini sürekli geliştirir, bilir ki, dünya her an değişmektedir. Okumayı öğrenmeyi bıraktığında, geride kaldığının farkındadır. 
  • Dini terim ile, takva sahibidir. Her tür olumsuzluktan kaçınır. insan-ı kamil olma yolunda çaba sahibidir.
  • Karakter sahibidir. Sözüne güvenilen bir insandır.
  • Bakınarak oturur, düşünerek konuşur. Çerkes Atasözüdür.
  • Tedbiri elden bırakmaz. Güzel huyun asaletten olduğunu bilir.
  • Başkalarını affetmekte zorlanmaz. Bilir ki, asil insan kin gütmez. Kindar olmaz. Affetmemek, bir yükü sırtında taşımaktır. Aynen fazla kilolar gibi. 
  • Bilir ki, asalet doğuştan değil, erdemden yani faziletten gelir.
  • Tedbirin akıldan, güzel huyun asaletten, zenginliğin kanaatten geldiğini  bilir. Ona göre davranır.
  • Gözlerine dikkat eder, açıkça görmesi için.
  • Kulaklarına dikkat eder, işittiğinden emin olması için.
  • Yüzüne dikkat eder, başkalarına hürmet telkin etmesi için.
  • Sözlerine dikkat eder, doğru olması ve kolay anlaşılması için.
  • Kafasında şüphe ve/ya tereddüt olduğunda, bilene sorar ve öğrenir. Kibir yapmaz. Kibirli insan, olgunluktan bahis edemez.
  • Hiddetine dikkat eder, doğabilecek sıkıntıları , baştan önlemek için.
  • Faydalı olanı arar, adalet ve hakkaniyet için.
  • Bir cahili idare edemeyen, olgunluktan - asaletten bahis etmez.
  • Asil insan, dincilik - ırkçılık yapmaz. Dini ne ise, onun emirlerine göre yaşar.
  • Asil olan, yıkıcı değil, yapıcıdır.
  • Doğru işi,  doğru - düzgün yapanı kıskanmaz. Aksine destekler.
  • Yalan söylemez, iftira atmaz. Kimsenin kalbini bilerek kırmaz. Kırdığını fark edince hemen özür diler - telafi eder.
  • İnsanların arsına nifak sokmaz. Çevresinde küs olanlar varsa, barıştırır.
  • Kıskançlık yapmaz, kimseyi kötülemez. Kötülük yapanı görünce, dostça uyarır. Kişiyi değil,  makul olmayan söz ve davranışı yapıcı şekilde eleştirir.
  • Kıskançlığın nedeni olan, kendine yetmezlik - acizlik vb. duygularını kendisini geliştirerek, aşar.
  • Kendisini aşkla aşan insan, kendisi ile barışıktır. Kendi ile barışık olan insan, çevresi ile de iyi geçinmenin yollarını arar - bulur.
  • Asil insan, okumayı - düşünmeyi - araştırmayı - geliştirmeyi sever. İyi  ve makul olmayan, çağına uymayan şeyleri dönüştürme çabası içindedir.
Asil insan, çöpçülük yapıyorsa, en temiz sokaklar ona aittir. Mühendislik yapıyorsa, inşa ettiği tüm yapılar, bilime - standartlara uygundur. Depreme dayanıklıdır. İnsanlar, depremden değil, sağlam olmayan evlerden dolayı ölüyorlarsa, dindar olsun - olmasın, inşaatı yapanın vebali çok büyüktür.    

Bu arada 1999 depreminde, ifade ettiğim sözü hatırladım. "Oturduğumuz evlerin sağlamlığı, o yapıyı yapan insanın ahlak anlayışı ile orantılıdır." İdi. Evet, Düşünmeyi severim, dedim ya. Gece yatınca sabaha kadar,  yeni yeni düşünceler aklıma sökün sökün geldiler. On iki imin karşılığı olup, onları sabahleyin, ilave ettim. Sizde ilaveler yapabilir, sosyal medya sayfanızda paylaşımlarda bulunabilirsiniz. Asaletin gelişmesine destek verebilirsiniz.
Biz Çerkesler, asalet ve zerafeti Aug Ceug yani Ka'fe oyunlarımızda dik duruşumuz ve tavırlarımızla yansıtabiliyoruz. Sizce de  asil insan olmak için bu yeterli mi? Elbet, Hayır diyorsunuz. Adıgağe / Çerkeslik, yani anlamı  İnsanlık, demektir. Bu sebeple, Çerkesler olarak İnsanlığa çok önem veren bir toplumuz. Xabze'miz ise, asırların süzgecinden geçerek, bu günlere kadar, ulaştırmaya çalıştığımız, örfümüz - adetimiz - protokolümüz ve devlet erkanının uyguladığı diplomasiyi de içerir. Adıgebze, yani özgün dilimiz. Dilimizi unuttuğumuzda, dil üzerinden yürüyen her şey gibi, xabze de yok olup gidiyor. Adıgağemiz ve xabzemizle - dilimiz ile farkındalık - nitelik sahibi bilinçli insan olma gayretimizi  sürdürmek, bizlere olduğu kadar üzerinde yaşadığımız ülkemize de faydadır. Kabul edelim ki, yukarıda ifade bulan hasletlere uyabilen, uyabildiği ölçüde asildir, asalet sahibidir. Asalet, tüm insanlığın ortak değeridir. Kimsenin sahiplenme hakkı yoktur. Hayat, sadece asil bir şekilde yaşanır, böyle yaşayana gıpta ederiz. Ne asil insan deriz.  Bu arada duam; "Allah, tüm insanlığı asilce yaşayanlardan etsin." Bu arada, devletimizden bir isteğimiz var.

Biz Adıge-Abhaz'lar yani genel adımızla   Çerkesler, devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'nden TRT ÇERKES TV istiyoruz. Varlığımızı sürdürmemiz için  Devletimizden destek bekliyoruz. Çerkes kalmakla ve dilimizi konuşmakla, bu güne kadar bizden kimse zarar görmedi. Allah'ın izniyle bu günden sonra zarar görmeyecektir. Kültür zenginliği ile Devletimiz Ve Türk Milleti daha zengin olmaya devam edecektir. 

Buraya kadar okumuş olduğunuza göre, teşekkür eder, selam ve saygılarımı sunarım.

Sebahattin Tokmak - Kayseri

7 Haziran 2018 Perşembe

010- BİR ADIGE'NİN KAOTİK BİNAYI YÖNETİM TARZI

Burada, sizlerle yaşadığım bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.   Hikayeler iyi bir anlatma aracıdır ve ilham kaynağıdır.

Hikaye, 1998 yılında  15 katlı 60 daireli yeni yapılmış bir binada geçiyor. Bu bina Türkiye'nin herhangi bir yerinde olabilir.  Varsayın ki, siz de Kayseri'de veya Ankara'da   böyle bir binada oturuyorsunuz.  Söz  konusu apartmanın inşaatı bitmiş ve 4 seneden beri  oturulmaktadır. Ancak ne hikmetse, bu bina bir türlü huzur bulmuyor. Bina yönetimi sık sık değişiyor. Gelen gideni aratıyor. Apartmanda son zamanlarda  tam  bir kaos havası  mevcut.  Apartmanın altında küçük bir yönetim odası, giriş kapısı sağ tarafında, tam karşısında küçük bir masa - arkasında bir sandalye, bu başkan için tahsis edilmiş durumda. Sandalye düzeni ile en fazla  8-10 kişinin oturabileceği  büyüklükte bir yönetim odası.

Günün birinde,  bu odanın  önünde bekleşenler var. X kişi, yorgun argın  işinden geliyorken, Yönetim odasının önünde bekleşenleri fark ediyor ve anlamak için yanlarına varıyor. Konu , her zaman olduğu gibi,  bina yönetim sorunları toplantısı. Mevcut yönetim , artık tıkanmış devredecek başka birilerini arıyor. Kimsede kaosu üstlenmek istemiyor. Bir çaresizlikle baş başa apartman halkı. X kişi,  soruyor mevcut başkana, "Bir apartmanı yönetmek niye bu kadar zor, sorun nedir? Devlet  yönetmiyorsunuz, eni konu bir apartman." diye sözü tamamlayınca,  yüzünde hafif bir tebessüm beliren, başkandan cevap geliyor . "Aidat veren yok, asansörler bozuk, inip çıkamıyoruz.  Ne yapacağımızı şaşırdık. Yönetimi kimse almıyor. Bunaldık." diyerek durumu kısaca özetliyor, başkan.  

Bu cevaba muhatap olan X kişi, aynı apartmanda oturan bir Adıgedir.  50 yaşında - ilk okul mezunu ve bir otelde çalışarak hayatını kazanmaktadır.  Kısa bir vicdan muhasebesi yaptıktan sonra,  sorar, "Benim yapabileceğim bir şey varsa, bir ucundan tutayım." diyerek bir işaret verir.  Bu arada başkanın gözleri parlar. Yönetimi yıkacak bir enayi  herhalde  ortaya çıkacak, der  gibi, bir düşünce şimşek gibi  çakar kafasında. " Ne olur, yardımcı olun, apartmanın halini görüyorsunuz. Çaresiz kaldık" , der başkan.   

X kişi,  aynı apartmanda oturmakta  o da 13 katı yürüyerek çıkmak durumunda kalmakta  ve vicdan ve sorumluluk sahibi bir bireydir.   Anlaşıldığı kadarı ile, çaresiz bir ortamda çare olmaya soyunmaya niyetli, gözükmektedir.  Şöyle bir öneri atar ortaya, Apartmanın altında binaya ait bir dükkan, o günlerde boş durmaktadır. "Önümüzdeki Pazar günü şu saatte boş duran iş yerinde toplanalım, sandalyesini alan herkes gelsin, konuşalım." Bu arada tüm dairelerde oturanlara haber verilir. Sorunların üstesinden gelebileceğimizi anlarsam yardımcı olurum der,  X kişi.  Pazar günü geldiğinde,  sandalyesini alan apartman sakinleri, iş yerinde , yeni başkan adaylarını beklemekteler.  X kişi, sorunları dinler notlarını alır. Hak ve hukuk - sorumluluklardan - kul haklarından - komşuluk haklarından dili döndüğünce bahis eder. Çözüm konusunda sakinlerin motivasyonunu yükseltecek kısa bir konuşma yapar.  Sizler de yardımcı olmaya söz verdiğinize göre, ben de apartmanımız için elimden geleni yapmaya gayret edeceğim, ancak, sizde apartmanın sorunları ne ise yazın, çözümü ile beraber toplantı gününe getirin. diye tembih eder.

Resmi Toplantı için, yakınlarda bulunan bir apartmanın altında Kafe olarak işletilmekte olan iş yeri ile anlaşmaya varılır. Salonunda 60 kişinin oturabileceği U şeklinde masa düzeni ayarlanır.  Toplantıda çay - kurabiye de ikram edilecektir.  Toplantı hazırlıkları tamamlanır. O gün bir mucize yaşanır. Her dairenin sahibi veya oturanı istisnasız 60  kişide toplantı da hazır olurlar. Türkiye'de apartman yönetim toplantısı önemsenmez ve gidilmez, onun için, mucize yaşandı diyorum. Önceden kararlaştırıldığı gibi önemli mazereti olup, gelemeyecek olan mal sahibi, mutlaka vekil gönderecek, kararımıza uyulur.  Binayı yaptıran kooperatif başkanı mazeretinden dolayı  birisini  vekil olarak göndermiştir.  Toplantı , önceden hazırlanan gündeme uygun şekilde yürütülmektedir.  Daha önceden tembih edildiği üzere, başkan adayı, herkesten, sorunlar ve çözüm notlarını ister,   Allah'ın bir kulundan bir sorun not edilmemiştir.  X kişi başkan adayı, hayretler içinde kalmıştır. Bu kadar problem yumağına dönen apartmanda hiç bir sorun yok - şikayet yok. Öyleyse, çözüm de yok.  Herkes birbirine bakar. Soğuk bir ortam yaşanır. Böyle bir ortamda, denebilecek en uygun şey, kalkın gidiyoruz. Sorun yoksa yönetici de yok, dene bilirdi. Ancak o gün öyle olmadı.

X kişi - başkan adayı, toplumu iyi tanıdığı için, her şeyi apartman sakinlerine bırakacak kadar  basiretsiz değildi.  Sorunlar ve çözümler konusunda hazırlıklarını bizzat kendisi de  yapmıştı. En azından 60 kişiden  birer sorun ve çözümü beklenirdi.  Başkan adayı, önceden belirlemiş olduğu 38 sorun ve çözümünü de birlikte apartman sakinlerine sundu.  Sorunlar doğru tespit edilmiş, çözümleri de uygundu.  Ancak bir noktada, bir kişiden itiraz gelmişti. O  kişi de emekli bir banka müdürü beyefendi bir kimse idi. İtirazı şöyle idi. 4 yıl geçmesine rağmen, taşınanların eşyaları inşaattan kalma calaskallı vinç ile taşınmakta, olduğu için, "Asansörlerimiz sağlıklı çalışmıyor, vinç ile eşya taşınmasına devam edelim, şeklindeki itiraza, başkan adayı, "Eşya taşıma esnasında doğabilecek , bir aksilikten  dolayı  sorumluluk alamam. Vinç iptal edilmeli." şeklinde cevap verildi.  Kısaca, 38 soruna 38 çözüm bulundu. Tümü oy birliği ile karara bağlandı.

Eski yönetim, lafı uzatmamak adına  oy birliği ile ibra edildi. Başkan adayı oy birliği başkana dönüştü, yanına iki kişide gönüllü  yardımcı bulundu. Tüm resmi defterlerin yenisinin  onaylattırılması karara bağlandı. .  Böylece apartmana yeni  beyaz bir sayfa açıldı.

Toplantının bitiminde,  yeni başkan tebrik edildi. Kimileri farklı iltifatlarda bulundular. Örneğin.  "Kaç üniversite  bitirdin? - Sen avukat mısın? - Senin gibi bir insan aramızda yaşıyordu da neden şimdiye kadar ortaya çıkmadın? vb.  Allah, senden razı olsun." Duaları ile birlikte yeni başkan onurlandırıldı.  

6 ay kadar sonra bir toplantı daha yapıldı. Bu sefer 13 sorun ve çözümü tespit edilmişti. Yeni toplantıda  bu  tür sorunlar ele alındı, çözümleri bulundu. Akabinde  Başkan çalışmakta olduğu için iş yerinde de verimi düşüyordu. Yönetimi devretmek istediyse de gönüllü aday çıkmıyordu.   Oysa yönetim işi oldukça kolaylaşmıştı.  Her şeyin yolu yordamı bulunmuş, apartmana huzur gelmiş, sorunlar peyderpey gideriliyordu, yeni bir çığır da açılmıştı.   Apartman sakinlerinden bir doktor, ortaya çıktı. "Bari yönetimi ben üstleneyim." dedi. 6 ay sonra mevcut yönetim ibra olunarak, yeni yönetime devir olunmuştu. Böylelikle apartman yeniden hayat buldu. Huzur buldu. Böylece, bir  apartmanın yönetim hikayesi yaşandı.

Şimdi, bu hikayeden esinlenerek, Adıge - Abhaz toplumu olarak,  ne tür sorunlarımız var, nasıl çözümler üretebiliriz? Sorusuna cevap arayacak değilim. Hikayede olduğu gibi, apartman sakinlerinin, "Sorun yok - çözüm de yok." der gibi, kaygısız bir toplumda değiliz. Toplumumuzun hayrına, Ne yapabiliriz? Neyi daha iyi yapabiliriz?  Neyi -  niçin yapmalıyız?  ve benzeri sorular sorarak hep birlikte cevap arayabiliriz. Kanaatini taşıyorum. Halimizden memnun isek, düşünmeye ve fikir üretmeye de gerek yok, diyerek, mutat işlerimize bakabiliriz. Bu hikaye en çok dernek yöneticileri vb. STK'larımızı ilgilendiriyor gibi görünse de, her birey sorunlarımız üzerinde düşünmeli, sonucunda ortak akıl hakim olmalıdır.

Yaşamış olduğum, bu hikayemi sevgi ve saygı ile paylaşıyorum. Allah'a emanet olunuz.

Sebahattin Tokmak - Kayseri