Powered By Blogger

9 Eylül 2021 Perşembe

 

013- HAYAT OKULU’NDA DEVAMLI OKUMAK                                    8 Eylül 2021

 

v  SEV – SEVDİR – SEVİNDİR;  sözünü ilke edinelim. Bu güzel söze paralel,   Çerkes toplumu olarak,  kültürümüzün inceliklerini bilelim ve çocuklarımıza uygun  metodlar ile sevdirerek öğretelim.

v  İnsan;  okuduğu okulun – öğrendiği bilginin – yaptığı eylemlerin, gerekçesini  bildiğinde, faydasını da öğrenmiş olur ve bilinçle idrak ederek – severek  yol almayı benimser.

v  Okullarımızı evimizde de inşa edelim. OKUL EVDE BAŞLAR sözünü ilke edinelim.

v  Felsefemiz ve ilkelerimiz olsun. Stratejik düşünen bir topluluk olalım.

v  Siyaseti iyi öğrenelim ve çocuklarımıza da öğretelim.  Ülke siyasetinde giderek artan ölçüde – bilinçli söz hakkına sahip toplum olalım. Değerlerimizi iyi kavrayan, adalet ile yöneten liderler yetiştirelim.

v  Sözlerimiz ve eylemlerimiz daima negatiflikten uzak olsun.  Olumlu düşünelim, olaylara  yapıcı şekilde  yaklaşalım.   

v  Düşünmek için zaman ayıralım.  Düşünmeden danışmadan karar vermeyelim.

v   Bir düşünceyi ilk duyduğumuzda,  konuyu tam anlamadan  WELEHİ AR MIĞHUN –  KOVE  deme alışkanlığına sıklıkla sahibiz. Bu türde nedensiz- anlamsız itirazlarda,  itirazın gerekçesini ve doğru yaklaşımı veya fikrini söylemesini isteyelim.

v  Katılıktan kabalıktan uzak olma amacına dönük olarak, bilinçli farkındalıkla esnekliği tercih etmeliyiz.

v  Türkiye bazında toplumun,  “Çerkes’lere genel bakışı şöyledir. Çerkesler dik kafalıdır. – Çerkesler inatçı olur.  Çerkeslerden birinci adam olmaz. ikinci adamlıkta iyidirler.”  Algı ve bakış açısı yerine, toplumumuzun yararına pozitif algılar oluşturabilelim.  Bu konuda beyin fırtınaları yapabiliriz.

v  Rahmetli Aydın Turan’ın eserleri sayesinde fikirlerinden  – Tarık Topçu –– Fahri Huvaj – Erdal Özden  – Mükremin Öner (İlk aklıma gelen birkaçı) - Erciyes ve Düzce Üniversitelerinde Çerkes dili ve Edebiyatı  Bölümü’nde görev yapan hocalarımızı (Anavatandan) ayrıca Türkiye’de, emekli olan ve görevde olan akademisyenlerimizden, vb. birçok  yazar  - düşünür – değerli nsanımızı  derneklerimize davet ederek, fikir ve tavsiyelerini dinleyelim ve hak ettikleri değeri  gösterelim.

v  21. Yüzyıl , değişimlerin hızla yaşanacağı bir yeni dönem olacak, bunu görmek için fütürist olmaya gerek yok. Toplumumuzu, yaşadığımız çağa uygun şekilde konumlandırabilmeliyiz.

v  Beden -zihin sağlığı için, SU HAYATTIR,  TUZ AKILDIR.  Sözünü idrak etmeliyiz. Üzerinde düşünmeliyiz.

v  Sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemini erken yaşlarda çocuklarımıza kavratalım.  Spor ve yürüyüş, sağlığa verdiği destek önemlidir.
İnsanları  sevelim ve birbirimize sevdirelim. “İyi insan” olmayı benimseyelim ve benimsetelim.  Dedikodu ve iftiracılıktan tamamen uzak durmalıyız.  

v  Eğitimi, tamamen dışarıya bırakmamalıyız ve evimizi  - derneklerimizi eğitim ortamına çevirmenin yollarını araştırmalıyız. Sıklıkla değişen hayata karşın, YAŞAM BOYU EĞİTİM…

v  Hurafelerden uzak bir şekilde dinimizin mesajlarını aklımız ile anlayalım. Zaten, tüm dinler iyi insan olmayı öneriyor.

v  Siyasete soyunan insanlarımız;  akıllı – adaletli – hakkaniyetli  olmalılar, hangi partiden olursa olsun. Böylesi  insanların promosyonunu yapmalıyız.  Aksi türde olan siyasetçilere,  prim ve oy vermemeliyiz. Bize şirin gözüken ve sırtımız sıvazlayarak oy isteyenlerden uzak durmalıyız.

v  Siyasetçilerimizin iyi anlaşılması – önemsenmesi için; iyi eğitimli – bilgili – doğruyu, doğru şekilde konuşan – toplum karşısında iyi ve özgüvenle konuşabilen – diksiyonu  düzgün, sesini konuya ve şartlara göre ayarlayabilen – iletişim tekniklerini  iyi bilen, beden dilini iyi okuyabilen- adaleti tesis eden insanlardan olması için ilgili okullarda okumalı ve gayretli  olmaları önemlidir. Siz olsanız, böylesi nitelikli siyasetçiye oyunuzu verirsiniz değil mi?

v  Özgüveni yüksek – değerli insanlar yetiştirmenin yolların araştıralım. Zeki çocuklarımızın farkında olalım ve kollayalım.

v  DKD (Düşün Konuş Dinle)  vb. Toplum Önünde Konuşma kursları sayesinde kendimizi geliştirebiliriz.

v  İsveç Halk Eğitimi Modeli ile İsveç halkı nasıl gelişti? Araştırmalıyız.

v  Finlandiya halkı,  BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ kitabının yazarı Grigory Petrov sayesinde neleri başardılar? Öğrenmek istemez miyiz?

v  Japonya – Almanya – Güney Kore,  iktisadi kalkınmayı nasıl başardılar? Eğitimlerimizde “konu  başlığımız” neden olmasın?

v  Düşünmeyi çocuklarımıza öğretmek için Felsefe kulüpleri  kuralım. Soru sormasını bilmeyen, doğru  konuşmayı  yeterince bilemez. Doğru soruyu doğru kişiye doğru zamanda, akıllı insanlar sorar. Cevabını bilmeyene de gereksiz sorular sorulmamalı.   

v  Sorunları  tespit ve çözümleri  için, Beyin Fırtınası estiren gençler yetiştirelim.

v  Toplumun hayrına, fikir ve proje geliştiren insanlarımıza destek verelim. Köstek olmaktan kesinlikle kaçınalım – işi yokuşa sürmek -  ve benzeri duruş ve tavırlar sergilemek, insan olana yakışmaz.

v  Derneklerimizde, planlı ve periyodik Kitap Okuma Günleri’miz olsun.  Okuduğumuzu anlamanın – anlatmanın – raporlamanın ve paylaşmanın insanları geliştireceğinin, farkında olmalıyız. Böylece kendimize ve demokrasinin yeşermesine ciddi katkılarımız olabilir.

v  Tüm yazıp çizdiklerimiz,  Adığe  duruşuna  uygun olması için, nezaketi  elden bırakmayalım.

v  Her şey, makul eğitim sayesinde daha iyi olabilir. Ancak, akıllı olmalıyız ve aklımızı kullanmasını iyi bilmeliyiz.  

v  Aşağılayarak eleştiride bulunmak bir cehalet belirtisidir. Eleştirmek, doğruyu bulmak için olmalı ve eleştiri yaparken sandviç metodunu uygulamalıyız.  Hiçbir zaman kişiyi hedef almak doğru olmaz. İncitmeyeceğiz ki, bizde incinmeyelim.

v  Yukarıda zikredilen maddeler,  HATIRLATICI KONU BAŞLIKLARI olup, üzerinde çalışmalar yapabiliriz.

v  Kararlarımızı ortak akıl ile alalım ve ortaya konan irademizi hayata yansıtalım.

v  Toplumumuzun hayrına, gelişelim – geliştirelim.

v  Kültürümüzün geliştirilmesine dönük Gelişim / Paylaşım amaçlı İnternet Platformu üzerinde düşünelim. Derneklerimize her zaman destek verelim. Aiadatları zamanında ödeyelim. İmkanlarımız  ölçüsünde bağışlarda bulunalım. Öğrencilerimize burs ve benzeri desteklerde bulunalım.

v  Anadilimizi evimizde - derneklerimizde öğrenmenin ve  çocuklarımıza  öğretmenin yollarını  hazırlayalım. Evlerimizde konuşarak videolar izleyerek geliştirelim.

v  Xabzelerimiz oluştuğu zamanın – zeminin ruhuna uygundu. Özünü ruhunu bozmadan, gelişen teknolojik olanakların hayatı ciddi şekilde değiştirdiğini de kaale alarak, üzerinde çalışmalar yapabiliriz.  Bu konuda bir tartışma açarak, İki grup olarak karşılıklı müzakere edebiliriz. (Tez ve anti tez olarak; “Orijinal haline dokunmayalım” – anti tezi, “Çağımıza uygun hale getirelim”, vb. fikirler olabilir.)

v  Adıgağe, aynı zamanda Tsuhuğa / insanlık anlamında da kullanılmakta olup, içerik ve kapsamını netleştirebiliriz. Thamade olmanın incelik ve  sorumluluğu – Wunafe – Xabze yapmanın kuralları üzerinde aydınlatıcı çalışmalar yapabiliriz.  

v  Akrabalık ilişkilerinde kişilerin görev ve sorumluklar üzerinde bilgilendirici çalışmalar yapabiliriz. Düğün ve cenaze törenlerinde kuralların uygulanışı hakkında sıkıntılar yaşandığını fark etmekteyiz.  Roller, xabzeye  göre nedir, nasıl uygulanır. Sağlıklı çalışmalar yaparak bröşür / kitapçıklar yayınlanabilir.

v  Yaptığımız her şeyi  bilerek yapalım. Yaptığı işin,  doğruluğundan emin olan, huzurlu olur.

v  Uygun olan sözü, yeri zamanı ve zemini uygunsa söyleyelim, değilse, uygun zamanı ve zemini  geldiğinde söyleyelim. Aksi halde söz genellikle boşa gider.

v  Ne söylediğin kadar, ne duyacağını da hesaba katarak konuşmalıyız.

v  Sözümüzü düşünüp tartıp söyleyelim. Sözümüzün, nasıl algılanabileceğini de hesaba katalım. Sözümüzün algısı negatif olacaksa, bunun zararı hanemize yazılabilir.

v  Sabırlı olmayı – öfke kontrolünün önemini kavrayalım, çocuklarımıza da öğretelim.

v  Susmayı – dinlemeyi – anlamayı, anlamadığımızda soru sormayı çocuklarımıza da öğretelim.

v  Gerektiğinde susmasını bilmek kadar, iyi dinleyici olmak bir erdemdir.

v  “Erdemli insan”  özelliklerini araştırabiliriz.

v  Çocuklar 6 -7 yaşına kadar temeli atılarak şekillendiğine göre,  çocuk yetiştirme konusunda ebeveynlerin eğitimi çok önem arz eder. Okul ve terbiye ailede başlayıp devam etmelidir.

v  Bir öğretmenin, şu sözünü burada zikretmekte fayda görüyorum. “Çerkesliği, kızlarımız ya bitirecek, ya da iyi işlersek yine onlar bizi yükseltecek.”  Bu söz beni çok etkilemişti. Kısacası çocuklarımıza sahip çıkalım. Tv lerde aile sorunlarını işleyen Müge Anlı vb. programlarda, toplum üyelerimizin  malzeme olmaması iyiye alamettir, diyelim. Farkındalıkla ve ciddiyetle çocuklarımıza gereken ilgi ve sevgiyi göstermemiz halinde, evinde mutlu ve huzurlu ise, çocuklarımızdan endişe etmemeliyiz, şeklinde düşünüyorum.

v  Asalete düşkün bir toplumuz, Kendimizi masaya yatırıp sorgulasak, kendimize kaç puan verebiliriz?  Asaletmetre icat edilmeğine göre, puanımızı kendimiz verelim.   Asalet, doğru ve güzel davranıştır. Bence.

v  Duruş ve tavırlarımızda, nezaket ve zarafeti eksik etmediğimizde, görgü kurallarına uyduğumuzda, asil duruş sergilemiş olur muyuz?  Üzerinde düşünebiliriz.

v  İletişim her şeydir. İletişimde, kırıcı olmamaya – esnekliğe – çözümcü yaklaşımlar sergilemek, lehimize gelişmeler sağlayabilir.

v  Anavatanda yaşayan soydaşlarımızla iletişimi artıralım – geliştirelim. Düşüncelerimizi paylaşalım. Birlikte strateji oluşturabiliriz. Anavatanımız Kuzey Kafkaysa’ya ziyaretler de bulunalım.  Orada yaşayan soydaşlarımızı da Türkiye’ye davet edelim. Birbirimizi sevelim ve kaynaşmanın yollarını arayalım.

v  Diyaspora ve anavatanda yaşayan insanlarımız arasında evlilikler – akrabalıklar tesis edelim.

v  Her Adığe, toplumu hayrına söz söylesin. Hayrına olmayan söz söyleyenden, gerekçesini isteyelim. Sözün topluma olan faydasını izah etmesini isteyelim.

v  Toplum hayrına olabilecek, sözlerimizi ve eylemlerinizi ortaya koyabilelim.

v  Sosyal Medya denen dijital ortamlar, fiziki sosyal yaşam ortamı gibidir. Yüz yüze değiliz diye,  kabalaşmak,  kimsenin hayrına olmaz. Sosyal medyayı adabınca kullanabilmenin yollarını bulalım. Eğitimini alalım – verelim.

v  Yakın gelecekte, yapay zeka destekli dijital dünya ve  robotlaşma, var olan işsizliği giderek artıracak,  yani, dünya yeniden kuruluyor, olacak. Bu tür gelişmelerin farkında olarak, iş alanlarımızı – okullarımızı – mesleklerimizi  bilinç ile tercih edelim.  Birçok mesleğin de tarihe karışabileceğini  adını duymadığımız bir çok yeni meslek ve iş kolları ortaya çıkacak.

v  Network Marketing  Ticaret Modeli, artarak geleceğin iş yapma modeli  olma yolunda… Bu sektörü yabana atmadan şimdiden anlamaya çalışabiliriz. Geleceğimizi şimdiden, öngörebilelim. Aklın ve bilimin yolunu tercih edelim.

v  Çerkes toplumunu yakından tanımak ve beklentilerini  anlayabilmek  için; ANKET ÇALIŞMASI yapılabilir. Bu işi,  sosyolog – psikolog vb. anket uzmanlarımızdan destek alabiliriz.

v  İnsan ve hayvan haklarına önem veren bilinçli toplum olmayı geliştirebiliriz.

v  Kişi ve toplumu geliştiren her tür yenilikleri takip edelim ve faydasını araştıralım.

v  Sağlığımıza azami dikkat edelim. Sağlığımızı tamamen sağlık sektöründen beklemek yerine,  doktorumuz kendimiz olalım. Dengeli ve yeterli besinler alma konusunda bilinç eğitimleri verelim. Doğal beslenme – doğal tedavi yöntemlerinin de farkında olalım. Kısacası kendimize dikkat edelim.

v  Zamanımızı,  nitelikli ve faydalı olması için, planlayarak değerlendirelim. Örneğin, GRUP KİTAP  OKUMA vb. gibi.

v  Cehaletle savaşmak / cehd etmek, dinimizin temel  isteklerindendir. Bunun için, aklımızı kullanmayı – tefekkür etmeyi – düşünmeyi  dinimizin  kitabı Kur’an-ı Kerim  bize sıklıkla hatırlatır.

v  Tek motivasyon  etkinliğimiz  folklör oyunlarımız gibi görünüyor.  Yani, AUG CEUG…  video görüntülerini, sosyal medyada bu kadar çok paylaşmak, toplum genelinde nasıl bir algı oluşturuyor? Bu konuyu uzmanlarımıza yorumlatabiliriz. 

v  Irkçılık – nefret – aşağılama vb. negatifliklerden mümkün olduğunca kendimizi koruyalım.

v  Yukarıda zikredilen ve devam eden konulara,  sizin de ekleyebileceğiniz benzer fikirler olabilir.  Toplumumuza katkı vermeniz de beklenir.  Her imin/şıkkın karşılığını, konu başlığı kabul ederek, aramızda tartışabiliriz. Faydasız olanları aradan çıkartabiliriz. Doğrular, konuşarak -  tartışılarak bulunabilir.   Konuşarak çözüm aramak yerine,  dedikoduya yöneliryorsak, bu durum,  seviyemiz  ile ilgilidir.

Düşüncelerimi,  burada yazarak paylaşmakla, kimseye bir şey öğretmek veya eğitmek konumunda olan biri değilim. Burada ifade bulan tüm görüşler, zaten biliniyor, ancak tekrardan maksadım, HATIRLATMAKTIR.   İlkokul bitirmiş bir birey olarak, hayat okulunda devamlı okumayı seviyorum. Beğenileriniz kadar, sağduyulu eleştirilerinizden de mutlu olurum. Öğrenmeye her zaman açığım.Bu fikirler-düşünceler öneri mahiyetinde olup tavsiye değildir. Tavsiye ediyorum, dersem, haddimi aşmış olurum. Bireylerin ve  STK’larımızın da  değerlendirmesine açıktır. Derneklerimiz, bu fikirlerden fayda umduklarında, derneklerimiz salonlarını,   uygun hale dönüştürülebilir. Teknolojinin sunduğu olanaklar sayesinde, hizmet vermek – değer katmak işi kolaylaştırıyor. Emek bir değerdir, gayret gerek.  Anlaşılmayan kısımlar varsa, telefon numaramı aşağıda belirttim. Sürçü lisanım olduysa, affola.  Sevgi ve saygı ile paylaşıyorum.

hertelden-dahice-fikirler.blogspot.com   - adige-xase-dernekleri.blogspot.com’a     göz atabilirsiniz.         Sebahattin Tokmak - Kayseri . +90 530 128 7290

22 Ocak 2019 Salı

012 - KAYSERİ BİRKAF 2019.20 OCAK GENEL KURULU ARDINDAN

Sayın Divan  Kurulu Başkanı  -  heyeti   ve saygı değer dernek üyelerimiz  hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Beni yeterince tanımayanlara  kendimi kısaca  ifade edecek olursam, ben, Sebahattin Tokmak, 1949 yılı Uzunyayla Hilmiye köyü  doğumluyum.  Pınarbaşı Barbaros İlkokulu 1961   yılı mezunuyum. İlkokul mezunu olsam da, zihin yapısı olarak, “bir kelime  öğrensem kardır” kabilinden öğrenme merakım  devam ediyor. 14 yaşından beri, emekli olup Kayseri’ye dönünceye kadar Kayseri dışında çalıştım.  5 senedir derneğimizin üyesiyim.
Ben de, derneğimize hizmet açısından  düşüncelerimi Genel Kurul öncesinden değerli büyüklerimize ve dernek üyelerimize ifade etmeyi düşünüyor iken, Onur Kurulu başkanımız Nuri Barış beye danıştım. Genel Kurulda bir takım görüşlerimi dile getirmek istiyorum, uygun olur mu? Diye sordum, ve  onayını aldım. Şöyle ki, Derneğimizin tüzüğünde faaliyetleri arasında KÜLTÜREL EĞİTİM kavramları yer almasına rağmen, ( yazları birkaç öğrenciye, Adıge dili öğretme çabalarını hariç tutarak)  dernek amacına uygun KÜLTÜREL  EĞİTİM FAALİYETLERİ KOLU olmayışını bir eksiklik olarak görmekteyim. Bu vesile ile,  derneğimizin  tüzüğünde  belirtilen amaçlara  uygun şekilde, kapsamlı kültürel eğitim faaliyetlerinde  bulunmasını teklif ediyorum. Bu zeminde neler yapabiliriz? Sorusunu sormak gerekir. Bunun cevabını, 2 senedir yazmaya devam ettiğim, 11 adet makale ile  yayınlanmamış birkaç yazımda dile getirmiş bulunuyorum. Söz konusu yazılar,  ADIGE-XASE-DERNEKLERİ.BLOGSPOT.COM  adresinde mevcuttur. Söz konusu yazılarımda nasıl bir Adıge dernekçiliği, hayal ettiğimi yazıyorum ve meraklıları için paylaşıyorum.  Bu yazılar bu güne yaklaşık 1500 kişi tarafından görüldü veya okundu.  Yine de,  burada başlıklar halinde zikretmem  gerekirse;  öncelikle  bir ofis yani çalışma ortamı oluşturmalıyız. Ki, tüm eğitim faaliyetlerini rahatça yürütebileceğimiz bir ortam olsun. 1-)  Giriş katında, kültürümüze ait kitaplardan oluşan kütüphane oluşturabiliriz.  2-)  Kültürümüze ait  kitap / dergi vb. materyalleri bireysel veya grup halinde OKUMA GÜNLERİ düzenleyebiliriz.  3-)  Yönetim Kurulu toplantıları ofis ortamında rahatça yürütebiliriz. 4-)  Çerkesçe  belgesel – Tiyatro vb. faydalı kültürel yayınları İnternet üzerinden - Televizyondan izleyebiliriz.  İleride, radyo ve tv yayınları yapabiliriz. Halkla ilişkiler çalışmaları olabilir. Dernek web sitesi ve sosyal medyayı daha derli toplu kullanma gayretleri olabilir. -  Toplum hayrına faydalı bilgilerin toplama –derleme – paylaşma yeri – kitap yazma çalışmaları -  Anket çalışmaları – Köylerimizi tanıma -tanıtma çalışmaları – Grup halinde Adigece  sohbet ortamları – Büyüklerimizden xabzeye ilişkin bilgi görgü ve tecrübelerini röportaj şeklinde toplayabiliriz ve  Xabze kitabı oluşturma  hazırlıkları – ve sizlerinde önereceği  farklı faaliyet çalışmalarında bulunabiliriz. Her zaman için İnternet üzerinden Adige dili çalışmaları – yazları gençlerimize Dil ve Xabze çalışmaları – Thamade – Xabze – Adıgağe üzerine bilgi alış verişi – olabilir. Kısaca, Proje şeklinde, AKIL – OKUL – TEKNOLOJİ – SİNERJİ  dörtlüsünden oluşan, insan ve diğer üç önemli araç ile,   her tür faaliyetlerimizi, söz konusu ettiğim bu ofis ortamında yürütebiliriz.  Tüm işleri yürütebilmek için, bu işe yatkın emekli  öğretmen / akademisyen ve bilgimi toplumla paylaşmaktan kıvanç duyarım, diyen herkese açık bilgi paylaşım platformu  olarak düşünmeliyiz. Bu işlerden sorumluluğunu üstlenen bir DANIŞMA-PAYLAŞMA-KURULU  oluşturmak gerekeceğini herhalde takdir edersiniz. Bu heyet, yönetim kurulunun aldığı kararlar çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmelidir. Bu tür eğitim çalışmaları, insan ile ve insandan insana olur. Burada dernekte yerimiz var gönüllü insanımız var.  Zira insansız, hiçbir şey olmaz.  Gönüllü imece çalışması  ile,  birçok  işin üstesinden gelebiliriz.
İzninizle bu konuya biraz açıklık getirmem gerek. Atalarımız, Kafkasya’da  yaşamını sürdürürken, özdeş  bir yapıyla,  dilimizi konuşuyor, xabzelerimizi uygulayarak  zamanın şartlarına uygun yaşantılarına devam ederken,  tarihin ve toplumsal kaderimizin bir cilvesi  olarak bu gün burada Türkiye’deyiz.  Uzunyayla’da  1970 – 1980 lere kadar yani köylerden şehirlere  göç başlamazdan önce,  dilimizi konuşma ve adetlerimizi sürdürme konusunda  şikayetimiz yoktu.  Arada geçen  2 nesil boyunca  yani 40 – 50 senelik şehir hayatımız  boyunca  pek dile getirmiyor isek de,  bir takım sıkıntıları her halde hissediyoruz. Dilimizi  yeterince konuşamama -  xabzelerimizi nerede ve nasıl uygulayacağımız konusunda bir takım tereddütler yaşamaktayız.  Bu ve buna benzer sorunlarımız olduğunda,  dile getireceğimiz ve sorunlarımıza çözüm üreteceğimiz  bir başvuru yerimiz, derneklerimiz olması gerekir diye düşünmekteyim.  Ne sorunlarımızı dile getiriyoruz, ne de çözüm aramayı  düşünüyoruz.  Sadece hayıflanmakla yetiniyoruz. Kişisel görüş ve kanaatim bu yöndedir.
Uzunyayla’da Haçeş kültürü ile büyüyen değerli büyüklerimiz,  muhtemelen böyle  bir sıkıntıyı  fark etmiyor olabilirler. Örneğin, benim gibi Türkiye'nin  değişik yerlerinde hayatlarını sürdüren  veya  göçlerle birlikte şehirlerde doğup büyüyen çocuklarımız – gençlerimiz  iki kültür arasında bocalama  yaşadıklarını fark etmiyor da olabiliriz.  Özetle,  her tür sorunlarımızı dile getirebileceğimiz ve sorun ve çözüm merkezimizin  olması,  sizce de önemli değil mi? Sizler de bu konuyu önemli buluyorsanız,  işbu  dilek ve temennimi, saygı değer Onur Kurulu  ve dernek üyelerimizin – değerli yeni  başkan adaylarımızın  huzurunda  dile getirmiş bulunuyorum.   
İki dönemdir, dernek faaliyetlerimizi başarı ile ifa eden sayın İzhan Baykal başkanımıza  ve ekibine huzurlarınızda  şahsım adına teşekkürü borç biliyorum.
Sizleri tekrar saygı ile selamlayarak, sözlerimi  noktalıyorum.  Divan kuruluna kolaylıklar ve  oylarınızla  seçilecek yeni yönetime de başarılar dilerim.

2. BÖLÜM  ( Divan başkanından izin iste 8-10 dakika daha beni dinlemek isterler mi acaba, değerli büyüklerimiz sıkmak ta istemem.)  Bundan sonra, Divan başkanının,  izni olursa, devam edeceğim.)
1-)  Yeter ki, yapabileceklerimizin farkında olalım. ŞÖYLE Kİ;
2-)  Çok şükür, mülkü kendimize ait olan, bir dernek binamız yani mekanımız var. Allah, bu güzel derneğimizin mülkünü edinmemize vesile olan – mali katkıda bulunan – sağlıklı şekilde bu günlere getiren – hizmet veren dernek başkanlarımıza – emek veren herkese şükran borçluyuz.
3-)  Bu gün burada Genel Kurulda bir çok üyemiz var iken, düşüncelerimi sizler ile paylaşmak isterim. Sözlerimi biraz uzun bulursanız, tahammül etmenizi rica ediyorum.
4-)  Yapacağımız her şey, SEVGİ – SAYGI – SAĞDUYU ekseninde olmalı. İtici olan her tür söylem ve eylemden kaçınmalıyız. Aksi halde, hedefe ulaşamadan başladığımız gibi bırakmak durumunda da kalabiliriz. Bu sözlerimi aklımızın bir tarafında not etmekte fayda var. Alınganlık göstermeden, size hitap etmeyen bir yer varsa, söz alarak tartışarak her zaman çözüm bulmak kabildir.  Adıge toplumu zaten düşünce  odaklı bir toplumuz. Xabzelerimizi tarihte Kafkasya’da düşünerek – ihtiyaç olduğunda, Xase - Wunafe toplantıları yaparak oluşturduk.  Bir makalenin başlığı şöyle idi: ÇERKESLERİN EN MUHTEŞEM ESERİ XABZELERİDİR.  Biliyorsunuz, Xabxelerimiz kurallar manzumesi olup, beşikten mezara kadar hayatımızın tüm aşamalarını kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Değerli büyüklerimiz bu gün hayatta iken, varlıklarının kıymetini bilerek – bilgi, görgü ve tecrübelerinden bir fayda üretmeli ve değerlendirerek paylaşmalıyız, fikrinden yola çıkarak bir şeyler yapabileceğimizi düşünerek fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.  Okulumuz, SEVGİ – SAYGI – BİLGİ VE İLGİ ile toplanmalı – değerlendirilmeli ve yine topluma mal ederek paylaşmalıyız.  Thamade, wunafe, xabze toplumu olarak , bu özelliklerimizi bundan sonra da işleyerek geliştirmeliyiz.
5-)  Bu güne kadar, Türkiye’de yazılmış iki tane XABZE KİTABI  var.  Bu kitaplar Tletseruk  Nahit Serbes Adapazarı’ndan -  ve Tuma Rahmi Tuna tarafından yazılmıştır. Rahmi bey,  Göksun’ludur.  Bu kıymetli eserlerin farkında olmalı ve okumalı – paylaşmalıyız. Her evde bulunsun türünden başvuru kitaplardır.  Bizler de dernek adına önümüzdeki süreçte UZUNYAYLA XABZELERİ  veya benzeri ad ile bir kitap yayınlayabilir miyiz?  Bence mümkün,  her şey bir ilk adımla başlar. Ne yapacağımızı düşünmekle – karar almakla – sevgi, saygı ve sağduyuyu elden bırakmadan adım atmakla kabildir. Her gün aynı şeyleri yaparak, farklı sonuçlar beklemek, mümkün değildir. Bu gün burada huzurlarınızda iken, her gün  duyduklarımızdan daha farklı bir şeyler söylüyorum. Muhtemelen  bunun farkındasınızdır.
6-)  Bu türden çalışmalarımızın adına, örneğin: KAYSERİ BİR KAF AKADEMİ veya  benzer bir isim verebiliriz.  Bu faaliyetlerimiz arasında,  İsterlerse, büyüklerimizle röportaj yapar, anlatmalarına vesile olabiliriz. Elde edilen bilgiyi derler toparlar, kitap halinde veya web sitemizde yayınlayabiliriz.  Yine bu çatı altında, İnternet üzerinden ( BEDAVA veya cüz-i bedel mukabilinde)  Radyo yayınları ve Görüntülü canlı veya kayıttan TV yayınları  yapabiliriz. Teknoloji gittikçe gelişiyor, nimetlerinden faydalanmak kaçınılmaz hale geliyor. Bizim aklımız bu işlere ermez, demek, çözüm değildir.  Bilen gençlerimizi bulup, hüner ve bilgilerinden de faydalanmalıyız. Bu tür yayınları evimizin huzurlu ortamlarında ailece yorumlar yaparak izleyebilirler.   
 Bu tür faaliyetlerimizden reklamlar alabilir ve oluşacak kazanç ile faaliyetlerimizi geliştirebiliriz. Burs verdiğimiz öğrenci sayısını artırabiliriz.  Yine öğrenci gençlerimizi bu  tür faaliyetlerimize dahil ederek, toplumla tanışma ve kaynaşmalarına vesile olabiliriz. Sözün kısası, toplumsal iletişimimizi artırarak, elde edilecek her tür olanağı SEVGİ – SAYGI – SAĞDUYU sloganları ile paylaşabiliriz.  Sevgi ve bilgi paylaştıkça artar.  Nitelikli Adıge toplumu derneklerimizden  akıl – fikir ve eylem oluşturmamızı bekliyor. İzlenimlerim bu yöndendir.  Adıge dernek yönetimleri olarak  yeni fikirler üretme ve paylaşma  etkinlikleri içinde olmalıyız.  Yapamıyor isek, yapacak olanlara devretmeliyiz.  Korkuları bir tarafa atarak, cesaret ile işe başlamak derneklerimize  kalıyor. Karar vermek ise,  değerli büyüklerimize ait olmalı.  dernek yönetimlerini de  yüreklendirmek  değerli büyüklerimize ve dernek üyelerimize kalsın, demekle yetiniyorum.
7-)  Bence, Adıgağenin ve Xabzelerimizin özünü bozmadan, yaşadığımız çağın ruhuna uygun olarak güncellemenin üzerinde de kafa yormalıyız.  Bunlar ciddi işler olup,  Akıl – okul ve girişimci insanlar ister. Hayıflanarak  bir yere  varamayacağımızın artık farkında olmalıyız.  Ataleti terk ederek,  bir adım atmalıyız.  Burada ifade bulan fikirler, ancak STK kuruluşumuz olan derneklerimiz eli  ile yasal şekilde  yapılabiliriz.  İnsan, insanla güzeldir. beyan ettiğim tüm sözlerim,  Adıgağemizin yani insanlığımızın kıymetini bilelim ve geliştirelim, fikri  üzerine kuruludur,
8-)  Burada temel amaç, şikayet etmek ve çözüm aramaktan ziyade,  yol alırken geliştirmek ve güzelleştirmek esas prensibimiz olmalı.  Sözü olan herkesin bu çatı altında özgürce, sözünü ifade etmesine olanak tanımalıyız.  Her konuşmacıyı takdir ile karşılamalıyız. Kısacası, dernekçiliğimize yeni bir bakış ve heyecan getirmeliyiz. Ki, heyecan ve derin istek olmadan, ciddi işler başarılamaz. Sözlerim elbet tartışmaya açıktır. Fakat, bu gün Genel Kurulumuz var. Sözü uzattığımın farkındayım.  Nedeni ise, sesimi daha çok insanımıza duyurmak amacına matuftur.  Çünkü her zaman böyle ortamları bulamıyoruz.  Dinlediğiniz teşekkür ederim.  Genel Kurul sonuçları derneğimize ve toplumumuza hayırlı olması dileklerimle.
NOT: Bu konuşma metni, 20 Ocak 2019 tarihinde yapılan Kayseri Birkaf Derneği Genel Kurulunda mevcut tüm üyelerimize ve yeni  seçilen Yönetim Kurulunun dikkatine tevcih amacı ile hazırlanmıştır. Konuşmak için mikrofunu elime aldığımda, salonda konuşma sesleri geliyordu. Divan başkanı sessizliğe davet etti  ise de, aldıran olmadı.  Bende, 1-2 dakika konuştuktan sonra, sözlerimin anlaşılmayacağını düşündüm ve saygılar sunarak, mikrofonu bıraktım. Bu sebepten toplum adına önemsediğim bu tür fikirlerimi, buradan 12. makale olarak,  saygıyla paylaşıyorum. Lütfen paylaşınız.

30 Ağustos 2018 Perşembe

011 - ADIGE / ABHAZ TOPLUMLARI YANİ ÇERKES'LERİN ASALETİ ÜZERİNE BİR DENEME

Aylar önce, bir makalemin sonunda, "Çerkesler ve Asaletmetre"  konulu özgün bir makaleden söz etmiştim. Ataletimden dolayı, bir motivasyona ihtiyacım vardı. Bu gün okuduğum bir güzel yazı, "Haydi artık yaz, yazacaksan", diye beni dürttü...  

Sözünü ettiğim makale Sayın  Habraçö Murat Özden'in olup,  "KORKAKLARIN ASİL KABUL EDİLDİĞİ BİR DÜNYA YOKTUR"  sayesinde kendime geldim. Düşüncelerimi hemen not ettim. Derleyerek yazmak için bilgisayarın başına oturdum.

Evet, biz Çerkesler asil - asalet kavramına düşkün bir milletiz. Bu konuda bir Adıge olarak söz söylemek pek kolay değil. Asil miyiz - değil miyiz? Anlamaya çalışalım.


Bana göre asalet, aşağıda ifade bulan kavram ve yaklaşımları kapsar.

  • Asalet, yürekli - erdemli - onurlu bir yaşam sürdürme gayretidir.
  • Kendi hakkını koruduğu gibi, başkalarının da hakkını korumada titizdir.
  • Mazluma arka çıkar, muhtaç olanı arayıp bulur, incitmeden yardım eder.
  • Başkasının acısına üzülür, paylaşarak hafifletir, teselli eder.
  • Gördüğü bir iyiliğe karşın, nankörlük etmez.
  • Empatik davranır, yani başkalarının ne hissettiğini sezer ve ona göre davranır. Moral destek verir. Gerektiğinde maddi yardımda bulunur.
  • Susması gerektiğinde, susmasını bilir. Söz hakkı geldiğinde, söyleyecek bir sözü vardır. Sözünü söyler.
  • Ya hayır söyle ya da sus. Hadisi uyarınca konuştuğunda iyi - faydalı söz söyler.
  • Kızgınlık anında, öfkesini kontrol edebilendir.
  • Acısı olduğunda, sabırla direne bilendir.
  • Gıybet ve dedikodu yapmaz. İnsanlık onurunu korumak için, gayretkeştir.
  • Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi, başkasına yapmaz.
  • İncitmez, dolayısı ile incinmez. 
  • Düşünerek konuşur, sözü söylemezden önce, neyi duyacağını hesaba katar. 
  • Okuyan, okuduğunu anlayan, bildiklerini başkaları ile paylaşan insandır. 
  • Kendisini sürekli geliştirir, bilir ki, dünya her an değişmektedir. Okumayı öğrenmeyi bıraktığında, geride kaldığının farkındadır. 
  • Dini terim ile, takva sahibidir. Her tür olumsuzluktan kaçınır. insan-ı kamil olma yolunda çaba sahibidir.
  • Karakter sahibidir. Sözüne güvenilen bir insandır.
  • Bakınarak oturur, düşünerek konuşur. Çerkes Atasözüdür.
  • Tedbiri elden bırakmaz. Güzel huyun asaletten olduğunu bilir.
  • Başkalarını affetmekte zorlanmaz. Bilir ki, asil insan kin gütmez. Kindar olmaz. Affetmemek, bir yükü sırtında taşımaktır. Aynen fazla kilolar gibi. 
  • Bilir ki, asalet doğuştan değil, erdemden yani faziletten gelir.
  • Tedbirin akıldan, güzel huyun asaletten, zenginliğin kanaatten geldiğini  bilir. Ona göre davranır.
  • Gözlerine dikkat eder, açıkça görmesi için.
  • Kulaklarına dikkat eder, işittiğinden emin olması için.
  • Yüzüne dikkat eder, başkalarına hürmet telkin etmesi için.
  • Sözlerine dikkat eder, doğru olması ve kolay anlaşılması için.
  • Kafasında şüphe ve/ya tereddüt olduğunda, bilene sorar ve öğrenir. Kibir yapmaz. Kibirli insan, olgunluktan bahis edemez.
  • Hiddetine dikkat eder, doğabilecek sıkıntıları , baştan önlemek için.
  • Faydalı olanı arar, adalet ve hakkaniyet için.
  • Bir cahili idare edemeyen, olgunluktan - asaletten bahis etmez.
  • Asil insan, dincilik - ırkçılık yapmaz. Dini ne ise, onun emirlerine göre yaşar.
  • Asil olan, yıkıcı değil, yapıcıdır.
  • Doğru işi,  doğru - düzgün yapanı kıskanmaz. Aksine destekler.
  • Yalan söylemez, iftira atmaz. Kimsenin kalbini bilerek kırmaz. Kırdığını fark edince hemen özür diler - telafi eder.
  • İnsanların arsına nifak sokmaz. Çevresinde küs olanlar varsa, barıştırır.
  • Kıskançlık yapmaz, kimseyi kötülemez. Kötülük yapanı görünce, dostça uyarır. Kişiyi değil,  makul olmayan söz ve davranışı yapıcı şekilde eleştirir.
  • Kıskançlığın nedeni olan, kendine yetmezlik - acizlik vb. duygularını kendisini geliştirerek, aşar.
  • Kendisini aşkla aşan insan, kendisi ile barışıktır. Kendi ile barışık olan insan, çevresi ile de iyi geçinmenin yollarını arar - bulur.
  • Asil insan, okumayı - düşünmeyi - araştırmayı - geliştirmeyi sever. İyi  ve makul olmayan, çağına uymayan şeyleri dönüştürme çabası içindedir.
Asil insan, çöpçülük yapıyorsa, en temiz sokaklar ona aittir. Mühendislik yapıyorsa, inşa ettiği tüm yapılar, bilime - standartlara uygundur. Depreme dayanıklıdır. İnsanlar, depremden değil, sağlam olmayan evlerden dolayı ölüyorlarsa, dindar olsun - olmasın, inşaatı yapanın vebali çok büyüktür.    

Bu arada 1999 depreminde, ifade ettiğim sözü hatırladım. "Oturduğumuz evlerin sağlamlığı, o yapıyı yapan insanın ahlak anlayışı ile orantılıdır." İdi. Evet, Düşünmeyi severim, dedim ya. Gece yatınca sabaha kadar,  yeni yeni düşünceler aklıma sökün sökün geldiler. On iki imin karşılığı olup, onları sabahleyin, ilave ettim. Sizde ilaveler yapabilir, sosyal medya sayfanızda paylaşımlarda bulunabilirsiniz. Asaletin gelişmesine destek verebilirsiniz.
Biz Çerkesler, asalet ve zerafeti Aug Ceug yani Ka'fe oyunlarımızda dik duruşumuz ve tavırlarımızla yansıtabiliyoruz. Sizce de  asil insan olmak için bu yeterli mi? Elbet, Hayır diyorsunuz. Adıgağe / Çerkeslik, yani anlamı  İnsanlık, demektir. Bu sebeple, Çerkesler olarak İnsanlığa çok önem veren bir toplumuz. Xabze'miz ise, asırların süzgecinden geçerek, bu günlere kadar, ulaştırmaya çalıştığımız, örfümüz - adetimiz - protokolümüz ve devlet erkanının uyguladığı diplomasiyi de içerir. Adıgebze, yani özgün dilimiz. Dilimizi unuttuğumuzda, dil üzerinden yürüyen her şey gibi, xabze de yok olup gidiyor. Adıgağemiz ve xabzemizle - dilimiz ile farkındalık - nitelik sahibi bilinçli insan olma gayretimizi  sürdürmek, bizlere olduğu kadar üzerinde yaşadığımız ülkemize de faydadır. Kabul edelim ki, yukarıda ifade bulan hasletlere uyabilen, uyabildiği ölçüde asildir, asalet sahibidir. Asalet, tüm insanlığın ortak değeridir. Kimsenin sahiplenme hakkı yoktur. Hayat, sadece asil bir şekilde yaşanır, böyle yaşayana gıpta ederiz. Ne asil insan deriz.  Bu arada duam; "Allah, tüm insanlığı asilce yaşayanlardan etsin." Bu arada, devletimizden bir isteğimiz var.

Biz Adıge-Abhaz'lar yani genel adımızla   Çerkesler, devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'nden TRT ÇERKES TV istiyoruz. Varlığımızı sürdürmemiz için  Devletimizden destek bekliyoruz. Çerkes kalmakla ve dilimizi konuşmakla, bu güne kadar bizden kimse zarar görmedi. Allah'ın izniyle bu günden sonra zarar görmeyecektir. Kültür zenginliği ile Devletimiz Ve Türk Milleti daha zengin olmaya devam edecektir. 

Buraya kadar okumuş olduğunuza göre, teşekkür eder, selam ve saygılarımı sunarım.

Sebahattin Tokmak - Kayseri

7 Haziran 2018 Perşembe

010- BİR ADIGE'NİN KAOTİK BİNAYI YÖNETİM TARZI

Burada, sizlerle yaşadığım bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.   Hikayeler iyi bir anlatma aracıdır ve ilham kaynağıdır.

Hikaye, 1998 yılında  15 katlı 60 daireli yeni yapılmış bir binada geçiyor. Bu bina Türkiye'nin herhangi bir yerinde olabilir.  Varsayın ki, siz de Kayseri'de veya Ankara'da   böyle bir binada oturuyorsunuz.  Söz  konusu apartmanın inşaatı bitmiş ve 4 seneden beri  oturulmaktadır. Ancak ne hikmetse, bu bina bir türlü huzur bulmuyor. Bina yönetimi sık sık değişiyor. Gelen gideni aratıyor. Apartmanda son zamanlarda  tam  bir kaos havası  mevcut.  Apartmanın altında küçük bir yönetim odası, giriş kapısı sağ tarafında, tam karşısında küçük bir masa - arkasında bir sandalye, bu başkan için tahsis edilmiş durumda. Sandalye düzeni ile en fazla  8-10 kişinin oturabileceği  büyüklükte bir yönetim odası.

Günün birinde,  bu odanın  önünde bekleşenler var. X kişi, yorgun argın  işinden geliyorken, Yönetim odasının önünde bekleşenleri fark ediyor ve anlamak için yanlarına varıyor. Konu , her zaman olduğu gibi,  bina yönetim sorunları toplantısı. Mevcut yönetim , artık tıkanmış devredecek başka birilerini arıyor. Kimsede kaosu üstlenmek istemiyor. Bir çaresizlikle baş başa apartman halkı. X kişi,  soruyor mevcut başkana, "Bir apartmanı yönetmek niye bu kadar zor, sorun nedir? Devlet  yönetmiyorsunuz, eni konu bir apartman." diye sözü tamamlayınca,  yüzünde hafif bir tebessüm beliren, başkandan cevap geliyor . "Aidat veren yok, asansörler bozuk, inip çıkamıyoruz.  Ne yapacağımızı şaşırdık. Yönetimi kimse almıyor. Bunaldık." diyerek durumu kısaca özetliyor, başkan.  

Bu cevaba muhatap olan X kişi, aynı apartmanda oturan bir Adıgedir.  50 yaşında - ilk okul mezunu ve bir otelde çalışarak hayatını kazanmaktadır.  Kısa bir vicdan muhasebesi yaptıktan sonra,  sorar, "Benim yapabileceğim bir şey varsa, bir ucundan tutayım." diyerek bir işaret verir.  Bu arada başkanın gözleri parlar. Yönetimi yıkacak bir enayi  herhalde  ortaya çıkacak, der  gibi, bir düşünce şimşek gibi  çakar kafasında. " Ne olur, yardımcı olun, apartmanın halini görüyorsunuz. Çaresiz kaldık" , der başkan.   

X kişi,  aynı apartmanda oturmakta  o da 13 katı yürüyerek çıkmak durumunda kalmakta  ve vicdan ve sorumluluk sahibi bir bireydir.   Anlaşıldığı kadarı ile, çaresiz bir ortamda çare olmaya soyunmaya niyetli, gözükmektedir.  Şöyle bir öneri atar ortaya, Apartmanın altında binaya ait bir dükkan, o günlerde boş durmaktadır. "Önümüzdeki Pazar günü şu saatte boş duran iş yerinde toplanalım, sandalyesini alan herkes gelsin, konuşalım." Bu arada tüm dairelerde oturanlara haber verilir. Sorunların üstesinden gelebileceğimizi anlarsam yardımcı olurum der,  X kişi.  Pazar günü geldiğinde,  sandalyesini alan apartman sakinleri, iş yerinde , yeni başkan adaylarını beklemekteler.  X kişi, sorunları dinler notlarını alır. Hak ve hukuk - sorumluluklardan - kul haklarından - komşuluk haklarından dili döndüğünce bahis eder. Çözüm konusunda sakinlerin motivasyonunu yükseltecek kısa bir konuşma yapar.  Sizler de yardımcı olmaya söz verdiğinize göre, ben de apartmanımız için elimden geleni yapmaya gayret edeceğim, ancak, sizde apartmanın sorunları ne ise yazın, çözümü ile beraber toplantı gününe getirin. diye tembih eder.

Resmi Toplantı için, yakınlarda bulunan bir apartmanın altında Kafe olarak işletilmekte olan iş yeri ile anlaşmaya varılır. Salonunda 60 kişinin oturabileceği U şeklinde masa düzeni ayarlanır.  Toplantıda çay - kurabiye de ikram edilecektir.  Toplantı hazırlıkları tamamlanır. O gün bir mucize yaşanır. Her dairenin sahibi veya oturanı istisnasız 60  kişide toplantı da hazır olurlar. Türkiye'de apartman yönetim toplantısı önemsenmez ve gidilmez, onun için, mucize yaşandı diyorum. Önceden kararlaştırıldığı gibi önemli mazereti olup, gelemeyecek olan mal sahibi, mutlaka vekil gönderecek, kararımıza uyulur.  Binayı yaptıran kooperatif başkanı mazeretinden dolayı  birisini  vekil olarak göndermiştir.  Toplantı , önceden hazırlanan gündeme uygun şekilde yürütülmektedir.  Daha önceden tembih edildiği üzere, başkan adayı, herkesten, sorunlar ve çözüm notlarını ister,   Allah'ın bir kulundan bir sorun not edilmemiştir.  X kişi başkan adayı, hayretler içinde kalmıştır. Bu kadar problem yumağına dönen apartmanda hiç bir sorun yok - şikayet yok. Öyleyse, çözüm de yok.  Herkes birbirine bakar. Soğuk bir ortam yaşanır. Böyle bir ortamda, denebilecek en uygun şey, kalkın gidiyoruz. Sorun yoksa yönetici de yok, dene bilirdi. Ancak o gün öyle olmadı.

X kişi - başkan adayı, toplumu iyi tanıdığı için, her şeyi apartman sakinlerine bırakacak kadar  basiretsiz değildi.  Sorunlar ve çözümler konusunda hazırlıklarını bizzat kendisi de  yapmıştı. En azından 60 kişiden  birer sorun ve çözümü beklenirdi.  Başkan adayı, önceden belirlemiş olduğu 38 sorun ve çözümünü de birlikte apartman sakinlerine sundu.  Sorunlar doğru tespit edilmiş, çözümleri de uygundu.  Ancak bir noktada, bir kişiden itiraz gelmişti. O  kişi de emekli bir banka müdürü beyefendi bir kimse idi. İtirazı şöyle idi. 4 yıl geçmesine rağmen, taşınanların eşyaları inşaattan kalma calaskallı vinç ile taşınmakta, olduğu için, "Asansörlerimiz sağlıklı çalışmıyor, vinç ile eşya taşınmasına devam edelim, şeklindeki itiraza, başkan adayı, "Eşya taşıma esnasında doğabilecek , bir aksilikten  dolayı  sorumluluk alamam. Vinç iptal edilmeli." şeklinde cevap verildi.  Kısaca, 38 soruna 38 çözüm bulundu. Tümü oy birliği ile karara bağlandı.

Eski yönetim, lafı uzatmamak adına  oy birliği ile ibra edildi. Başkan adayı oy birliği başkana dönüştü, yanına iki kişide gönüllü  yardımcı bulundu. Tüm resmi defterlerin yenisinin  onaylattırılması karara bağlandı. .  Böylece apartmana yeni  beyaz bir sayfa açıldı.

Toplantının bitiminde,  yeni başkan tebrik edildi. Kimileri farklı iltifatlarda bulundular. Örneğin.  "Kaç üniversite  bitirdin? - Sen avukat mısın? - Senin gibi bir insan aramızda yaşıyordu da neden şimdiye kadar ortaya çıkmadın? vb.  Allah, senden razı olsun." Duaları ile birlikte yeni başkan onurlandırıldı.  

6 ay kadar sonra bir toplantı daha yapıldı. Bu sefer 13 sorun ve çözümü tespit edilmişti. Yeni toplantıda  bu  tür sorunlar ele alındı, çözümleri bulundu. Akabinde  Başkan çalışmakta olduğu için iş yerinde de verimi düşüyordu. Yönetimi devretmek istediyse de gönüllü aday çıkmıyordu.   Oysa yönetim işi oldukça kolaylaşmıştı.  Her şeyin yolu yordamı bulunmuş, apartmana huzur gelmiş, sorunlar peyderpey gideriliyordu, yeni bir çığır da açılmıştı.   Apartman sakinlerinden bir doktor, ortaya çıktı. "Bari yönetimi ben üstleneyim." dedi. 6 ay sonra mevcut yönetim ibra olunarak, yeni yönetime devir olunmuştu. Böylelikle apartman yeniden hayat buldu. Huzur buldu. Böylece, bir  apartmanın yönetim hikayesi yaşandı.

Şimdi, bu hikayeden esinlenerek, Adıge - Abhaz toplumu olarak,  ne tür sorunlarımız var, nasıl çözümler üretebiliriz? Sorusuna cevap arayacak değilim. Hikayede olduğu gibi, apartman sakinlerinin, "Sorun yok - çözüm de yok." der gibi, kaygısız bir toplumda değiliz. Toplumumuzun hayrına, Ne yapabiliriz? Neyi daha iyi yapabiliriz?  Neyi -  niçin yapmalıyız?  ve benzeri sorular sorarak hep birlikte cevap arayabiliriz. Kanaatini taşıyorum. Halimizden memnun isek, düşünmeye ve fikir üretmeye de gerek yok, diyerek, mutat işlerimize bakabiliriz. Bu hikaye en çok dernek yöneticileri vb. STK'larımızı ilgilendiriyor gibi görünse de, her birey sorunlarımız üzerinde düşünmeli, sonucunda ortak akıl hakim olmalıdır.

Yaşamış olduğum, bu hikayemi sevgi ve saygı ile paylaşıyorum. Allah'a emanet olunuz.

Sebahattin Tokmak - Kayseri

3 Ekim 2017 Salı

009 - ÇERKESLİK / ADIGAĞE VE GELİŞİMİ ÜZERİNE NOTLAR / DÜŞÜNCELER


26 Nisan 2015 Pazar  tarihinde,  ADIGELER ÜZERİNE DÜŞÜNCELER  başlığı altında notlar halinde derlemiş olduğum düşünceler ki, aşağıda imler halinde yer alan başlıklar olup,  üzerinde düşünülmeye - araştırılmaya ve tartışılmaya açıktır. Sözünü ettiğim notlarımı  ADIGE-XASE-DERNEKLERİ isimli blogumda yayınlamanın uygun olacağını düşündüm.  Bu girizgahtan sonra, ilgi duyuyor olmanız dileği ile,  aşağıda birbirini takip  eden konular  üzerinde  sizi düşünmeye  davet ediyorum.

TARTIŞILMAYA AÇIK FİKİRLERDİR:
Adıgağe kavramı, kısaca Çerkesliğin temeli olup, eklenecek veya içinden çıkartılacak bir eksiği fazlası yoktur,  diyebiliriz.   Xabze ise, tüm uygulamalar manzumesidir , şeklinde ifade edelim. Xabze, zamana ve  değişen hayat şartlarına  göre güncellenmesi  gerekiyorsa, üzerinde xase toplantıları sonucunda karar almak sureti ile  değiştirilmelidir.  Kanaatindeyim. Tartışmaya açıktır. 
Kısaca,  geleceğimizi  yeniden inşa ve/ya ihya  edebilir miyiz?
Sizin bu konular üzerinde önceden  düşünülmüş bir fikriniz var mı?  Varsa paylaşmak ister misiniz?
Hazreti Ali'nin,  "Çocuklarınızı, sizin zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı zamana  göre yetiştiriniz." ;
Hazreti Mevlana'nın , "Dün, dünde kaldı, bu gün yeni şeyler söylemek lazım, cancağızım." ;
"Dünün güneşi ile bu günün çamaşırını kurutamazsın";
Rh. Sayın Süleyman Demirel'in, "Dün, dündür.";
Kazanıqoe Jabağı'nın,  "Değişen zamana uyabilen, erkektir." ;
"Zamanın ruhu"; 
vb. sözler geleceğimize nasıl bir ışık tutabilir?
Geleceğimiz olan çocuklarımıza - gençlerimize - torunlarımıza,  kültürümüzü sağlıklı bir şekilde nasıl aktara biliriz? Önem ihtiva eden, can alıcı sorunsalımız...Makalenin odak noktası, burasıdır. Bizler, yani yolun sonuna gelmiş olan kuşak, gençlerimize - torunlarımıza  neyi - nasıl  bırakacağız?!!!

Dini açıdan  da bakacak olursak:
"Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz, öyle haşrolursunuz."  Hadisini hatırlayalım. İki dünyamız var, burası ve ötesi...  Ötesine,  yani perdenin arkasına  geçince,  bu dünyaya görünmeden,  varlığımızı  sürdüreceğimiz bir hayatımız olacak. Hazırlık yapıyor muyuz? Burada ne ekersek, orada da aynı şeyi biçeceğimiz yeni yurt. Yani,  Dünya, Ahiret'in tarlasıdır. Deriz. Burayı huzur ile terk eder isek, orada da huzur bulacağımıza inandığımız yeni mekanımız, Cennet olsun. İnşallah.
Müslüman bir toplumun üyeleri olarak, Merhum Mehmet Akif Ersoy'un şu sözü "İslam'ı asrın idrakine söyletiniz."  ve İmam-ı Gazali'nin, "İslam'ın her asra dönük bir yüzü vardır." sözlerinden, bu güne ve bizlere de bir mesajı var mı?
İlk ayetinde, "Oku" diyen yüce Allah (CC), Kur'anı Kerim'de  defalarca Düşün - Aklet - Fikret ve "Allah, düşünmeyenlerin başına pislik yığar." , mesajlarının ne kadar farkındayız?
Adıgağanın ve dinimizin mesajlarını sentezleyerek, derneklerimiz kanalı ile toplumumuza neler verebiliriz?
Bu tür fikirleri hayata geçirmek için, hangi tür eğitime ihtiyacımız var? Ne tür  destek araçlarını kullanabiliriz?  Örneğin: Çerkes Derneklerimiz Niçin Var? Tüzüklerinde neler yazılı, tekrar göz atma zahmetinde bulunurlar mı?
Proje hazırlayıp, Avrupa Birliği Destek Fonlarından yararlanabilir miyiz?
Düşün Dinle Konuş ve benzeri Diksiyon - Hitabet gibi kurslara katılmak, bir işe yarar mı?
İsveç usülü Devre Halk Eğitimi  seminerlerinden yararlanabilir miyiz?
Grup halinde Kitap Okuma etkinlikleri oluşturabilir miyiz?
Toplumun ufkunu açmak ve motivasyonunu yüksek tutmak için, konuşmacı dostlara ne dersiniz?
Toplumun ana dilini öğrenmesi için ne tür  etkinlikler yapabiliriz?
Kültürümüze - Xabzelerimize dönük bilgi yarışmaları tertip edebilir miyiz?
İnternet teknolojilerinden faydalanarak, yerel tv - radyo yayınları yapa bilirmiyiz?
Sosyal Medya'yı daha derli toplu - kullanmanın yollarını paylaşabilir miyiz?
Köylerimize, yardımlaşma ve  kültürel amaçlı dernekler ve/ya Köy Kültür Evleri kurabilir miyiz?
Toplumun insan envanterini belirleyip, iyi yetişmiş insanlarımızın fikirlerinden istifade edebilir miyiz?
Kayseri'de, örneğin Kaymek Kurslarına katılarak kendimizi geliştirebilir miyiz?
Yeni dernekler kurarak ve/ya mevcutlara üye olarak destek verebilir miyiz?
Toplum için, neyi - nasıl daha iyi yapabilirim? Sorusunu sorarak, cevap arayabilir miyiz?
Derneklerimizde periyodik sohbet toplantıları yapabilir miyiz?
Daha bilinçli - nitelikli - erdemli insan yetiştirmenin yollarını araştırabilir miyiz?
Adıgağe - Xabze - Thamade eğitimine dönük kurslar açabilir miyiz?
Dünyayi tanımak ve evrensel insan olmak konusunda bir çabamız olabilir mi?
Yani, hayatımızı daha anlamlı - daha verimli ve huzurlu kılmanın yollarını paylaşabilir miyiz?


Benzer soruları artırmak mümkün ise de, bu konuyu burada  kesmek daha uygundur. Bir Çerkes / Adige olarak, Türkiye'nin veya dünyanın her hangi bir yerinde bu yazıyla karşılaşmış ve okumuş olabilirsiniz. Bu fikirleri çevrenizle tartışabilirsiniz. Çevrenizde bir derneğiniz var ise, bu konuları - fikirleri oraya taşıyabilirsiniz. Derneğiniz yoksa, bir dernek kurarak bu alanda hizmet etmenin yollarını açabilirsiniz. Gelişmenin ve kemale ermenin sınırı yoktur. Okumak ve anladığını çevreyle  paylaşmak, bir gayret işidir. Kısaca halka hizmet, Hakk'a hizmettir,  anlayışında olan bireylere  ne mutlu. İnsan, insanla güzeldir. Hayat, insanlığın özünü kaybetmeden değişim ve dönüşüm serüvenidir. Esasen, farkında iseniz, insanlık kan kaybediyor, kan kaybını durdurmak için, neler yapabiliriz?  

Bir sonra ki makalemde, ÇERKESLER ve ASALETMETRE  başlığı ile özgün bir yazı yayınlamayı planlıyorum. Şimdiden, merakla beklemenizi öneriyorum.

Saygı ile selamlıyorum.  Allah'a emanet olunuz.
Sebahattin Tokmak - Kayseri - 3 Ekim 2017

13 Temmuz 2017 Perşembe

008 - UZUNYAYLA - ADIĞABZE XABZE KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRME VE YAŞATMA EVİ - DERNEĞİ

Bu sefer, Adıge-Xase-Dernekleri isimli blogumda, hayallerimi süsleyen - benim gözümle gerçekleşebilir olan, fakat toplumsal anlamda nasıl bir tepki göreceğini kestiremediğim
bir farklı fikrimden, sizlere bahis ediyor olacağım. UZUNYAYLA - ADIĞABZE - XABZE KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRME VE YAŞATMA EVİ - DERNEĞİ ismi, anlaşıldığı gibi hayali
bir isimlendirmedir. Lütfen yazıyı sonuna kadar dikkat ile okuyalım. Okuduktan sonra bireysel olarak üzerinde düşünelim. Sonra, toplumsal olarak tartışalım, teklifi ile görüşümü yazmaya devam ediyor olacağım.

Devam eden satırlarda detaylarını bulacağınız, bu fikrin, hemşehrilerimiz tarafından benimsenmesi ve hayata aktarılmasına niyet ediyorum. Sizde, bu fikrin gerçekleşmesi için. AMİN demek özgürlüğüne sahipsiniz. Yüce Rabbimiz Allah, hayırlı ise, bu konuda -her hususta- bizden yardımlarını eksik etmesin. Elbette insan, bir adım atsın ki, Allah'ta yürü ya kulum, desin.

Önceki yazılarımdan da benzer fikirlerimi okuyanlar hatırlayacaktır. Adığağe - Tshuğa - Xabze yani, İnsanlık / İnsaniyet eksenindeki bu kavramlar, şehir hayatıyla birlikte, giderek aşındığını hep birlikte fark etmekteyiz. UNESCO'nun öngörülerine göre, gelecek on yıllarda kaybolacağını bildirdiği diller arasında Çerkesçe'de bulunmaktadır.

Anadilimiz Adığabze yani Çerkesçe ve kültürümüzü ifade eden Xabze'nin yaşatılması, sadece bizlere kalmış bir husustur. Devletimiz, çok istediğimiz Çerkesçe  yayın yapan televizyon tahsis etse, hatta anadilimizde eğitime onay verse dahi, biz Adığe- Abhaz toplulukları, kendiliğimizden bir çaba içinde değil isek, sonuç değişmeyecek, yok oluşa doğru yol almaya devam edeceğiz, demektir. Bizler bir şeyler yapmadan, sadece söylenerek, hiç bir başarıya imza atamayız ve giderek yok olmanın hayıflanmasını yaşarız.

Türkiye'de beş-altı milyon civarında bir topluluğuz. Dünyada kırk ülkeye dağılmış durumdayız. Sıkıntımızın temeli, artık yoğun halde kentlerde dağınık olarak yaşamaktan kaynaklanan, çaresizlik ile baş başayız. Derneklerimiz var, görüldüğü kadarı ile, farklı bir adım atma eğiliminde görünmüyorlar. Önemli olan, fazla gecikmeden, yok oluşumuzu durduracak adımları atmaktır. Asıl beklentimiz, bu adımların, derneklerimiz tarafından düşünülmesi ve gerekli adımların atılmasıdır.

Yeter ki, bir araya gelip konuşalım - dayanışma içinde - karar alabilelim. Uyum içinde, karar alıp, adım atabilelim.Yukarıda ifade etmeye çalıştığım, fikirleri sizler ile paylaşmaktan mutluyum. Fikir ve niyetlerimin destek bulacağını umut ediyorum.

Bu günlerde, UZUNYAYLA KÜLTÜR FESTİVALİ -22-23 Temmuz 2017'de- Kaynar'da yapılacak olan etkinlik, söz konusu fikrimin, gelişmesine de destek oldu.

Biraz daha konuyu açmam gerek; yazımın başlığından da anlaşıldığı gibi, Uzunyayla'da bir KÜLTÜR EVİ -Külliyat- (Ayrıca, köy bazında küçük köy Kültür Evleri'de düşünülebilir.) Hayalimin açılımına devam ediyorum.

Böyle bir Kültür Evi, Kaynar - Örenşehir - Karakuyu köylerimizden birinde veya (başka bir köy) olabilir. Üç - dört yüz kişiyi bir arada alacak büyüklükte, düğün - toplantı salonu ve gerekli eklentileri... Misafirler için, konaklama bölümleri de düşünülebilir. Gerekli olan büyüklükte bir bina inşa edebilir ve yönetebilir miyiz? Sorusuna olumlu cevap verebilmek - en önemli önceliktir. Bu tür bir binamızın olması; hemşehrilerimize,  Uzunyayla'ya şu tür faydalar sağlayabilir.



  • Uzunyayla köylerindeki düğünlerimiz ve hatta Kayseri ve civardaki düğünlerimiz burada icra olunabilir.
  • Köy ve/ya sülale toplantıları için buradan destek alınabilir.
  • Köy Şenlikleri ve/ya Festival vb. etkinliklerde işe yarar. 
  • Adığabze - Xabze - Thamade öğretim - eğitimi amaçlı değerlendirilebilir.
  • Geleneksel Xase Çalışmaları düzenlenebilir. 
  • Gençlerimizin programlı şekilde bir araya gelip tanışacak - kaynaşacak ortamı olabilir.
  • Sizde, fikir egzersizi yaparsanız, değerlendirmeye dönük fikirler geliştirebilirsiniz.
  • Uygun şekilde yapılmış bir bina ve örnek yönetim ile, Türkiye'nin başka yerlerindeki hemşehrilerimize esin kaynağı olabilir.
  • Davet etmemiz halinde, Kafkasya'dan gelebilecek grup misafirlerimizi bir arada misafir etme, şeklinde hizmet verebilir.
  • Mevlit okutma - Bayramlaşma - Nikah töreni vb. etkinlikler burada düzenlenebilir.
Böyle bir çalışmanın, ancak dernek ve/ya Vakıf olarak  işletilmesi gerekir. Gönüllülük esasına göre görev almak isteyen, emekliler - gençler  ve hizmet erbabıyım diyen herkesten destek beklenebilir. 

Böyle bir fiziki yapılanma Kayseri'de de olabilir. Ancak, köylerde arsa fiyatları uygundur. Ayrıca, hemşehrilerimizin - gençlerimizin köylerimiz ile daha sık ve daha etkin irtibat halinde olmaları düşünülerek, Uzunyayla tercih edilebilir. Tartışmaya açıktır.

Amaca dönük binanın yapılabilmesi için, köylerimizden - imkan sahibi hemşehrilerimizden yardım toplanabilir. Devletimizden destek alınabilir. AB Teşvik Projelerinden destek alınabilir. Bakarsın bir hayır sever çıkar, "Binanız benden, hizmet sizden", diyebilir.
Gelecekteki toplumumuzu  inşa etmenin yolunu, bu günden böylece açabiliriz. Görüştükçe - kaynaştıkça muhabbetlerimiz artabilir. Nitelikli sevgi dolu dayanışmacı Adığe - Abhaz toplumları olarak, sinerjik etki yaratabiliriz. Hayal etmek - düşünmek - karar almak süreci işletildiğinde başarılamayacak, hiç bir şey yoktur. Gerekli olan tek şey, toplumsal irademizdir. Bunları düşünür ve yazarken, tek amacımız, dilimizi ve xabzelerimizi unutmamak -yaşatmak- üzerine kurulmalıdır.

Varsayalım ki, buraya kadar okudunuz veya okuyanı dinlediniz. Sonuç olarak bir fikriniz oluşmuştur. İyimser yaklaşımınızla hayallerimiz gerçekleşebilir. En küçük olumsuz bir ifadeniz / tavrınız da nelere mal olur? Onu da düşünün, derim.

Bu düşüncenin / fikrin toplumumuzda görüşülmesini / konuşulmasını önemle rica ediyorum. Başarabilirsek, toplum olarak neler kazanırız? Başaramazsak- nedenlerini sorgulamalıyız.
Diyelim ki, olumlu karar alındı - yola çıkıldı, beş sene sonra neleri başardığımızı hayal edelim. Veya her herhangi bir girişimde bulunmadık, boş ver yahu, bunlar boş işler, tavrını benimseyerek, taş koymanın, bir vebali olur mu?  Sorumlu ve idrak sahibi insanlar olarak, olumlu bir karara destek vermek adına, bendeniz de naçizane yanınızda olmaktan kıvanç duyacağım. Değerli hemşehrilerimizin, kararı, toplumumuz için değerlidir. Kararımız, toplumsal irademiz olacaktır.

Sizleri, saygı ve sevgi ile selamlayarak, satırlarıma burada son veriyorum. Gerektiğinde daha çok yazar - çizer düşünebiliriz. Allah'a emanet olunuz.

Sebahattin Tokmak - Kayseri - 13 Temmuz 2017