Powered By Blogger

7 Haziran 2018 Perşembe

010- BİR ADIGE'NİN KAOTİK BİNAYI YÖNETİM TARZI

Burada, sizlerle yaşadığım bir hikayeyi paylaşmak istiyorum.   Hikayeler iyi bir anlatma aracıdır ve ilham kaynağıdır.

Hikaye, 1998 yılında  15 katlı 60 daireli yeni yapılmış bir binada geçiyor. Bu bina Türkiye'nin herhangi bir yerinde olabilir.  Varsayın ki, siz de Kayseri'de veya Ankara'da   böyle bir binada oturuyorsunuz.  Söz  konusu apartmanın inşaatı bitmiş ve 4 seneden beri  oturulmaktadır. Ancak ne hikmetse, bu bina bir türlü huzur bulmuyor. Bina yönetimi sık sık değişiyor. Gelen gideni aratıyor. Apartmanda son zamanlarda  tam  bir kaos havası  mevcut.  Apartmanın altında küçük bir yönetim odası, giriş kapısı sağ tarafında, tam karşısında küçük bir masa - arkasında bir sandalye, bu başkan için tahsis edilmiş durumda. Sandalye düzeni ile en fazla  8-10 kişinin oturabileceği  büyüklükte bir yönetim odası.

Günün birinde,  bu odanın  önünde bekleşenler var. X kişi, yorgun argın  işinden geliyorken, Yönetim odasının önünde bekleşenleri fark ediyor ve anlamak için yanlarına varıyor. Konu , her zaman olduğu gibi,  bina yönetim sorunları toplantısı. Mevcut yönetim , artık tıkanmış devredecek başka birilerini arıyor. Kimsede kaosu üstlenmek istemiyor. Bir çaresizlikle baş başa apartman halkı. X kişi,  soruyor mevcut başkana, "Bir apartmanı yönetmek niye bu kadar zor, sorun nedir? Devlet  yönetmiyorsunuz, eni konu bir apartman." diye sözü tamamlayınca,  yüzünde hafif bir tebessüm beliren, başkandan cevap geliyor . "Aidat veren yok, asansörler bozuk, inip çıkamıyoruz.  Ne yapacağımızı şaşırdık. Yönetimi kimse almıyor. Bunaldık." diyerek durumu kısaca özetliyor, başkan.  

Bu cevaba muhatap olan X kişi, aynı apartmanda oturan bir Adıgedir.  50 yaşında - ilk okul mezunu ve bir otelde çalışarak hayatını kazanmaktadır.  Kısa bir vicdan muhasebesi yaptıktan sonra,  sorar, "Benim yapabileceğim bir şey varsa, bir ucundan tutayım." diyerek bir işaret verir.  Bu arada başkanın gözleri parlar. Yönetimi yıkacak bir enayi  herhalde  ortaya çıkacak, der  gibi, bir düşünce şimşek gibi  çakar kafasında. " Ne olur, yardımcı olun, apartmanın halini görüyorsunuz. Çaresiz kaldık" , der başkan.   

X kişi,  aynı apartmanda oturmakta  o da 13 katı yürüyerek çıkmak durumunda kalmakta  ve vicdan ve sorumluluk sahibi bir bireydir.   Anlaşıldığı kadarı ile, çaresiz bir ortamda çare olmaya soyunmaya niyetli, gözükmektedir.  Şöyle bir öneri atar ortaya, Apartmanın altında binaya ait bir dükkan, o günlerde boş durmaktadır. "Önümüzdeki Pazar günü şu saatte boş duran iş yerinde toplanalım, sandalyesini alan herkes gelsin, konuşalım." Bu arada tüm dairelerde oturanlara haber verilir. Sorunların üstesinden gelebileceğimizi anlarsam yardımcı olurum der,  X kişi.  Pazar günü geldiğinde,  sandalyesini alan apartman sakinleri, iş yerinde , yeni başkan adaylarını beklemekteler.  X kişi, sorunları dinler notlarını alır. Hak ve hukuk - sorumluluklardan - kul haklarından - komşuluk haklarından dili döndüğünce bahis eder. Çözüm konusunda sakinlerin motivasyonunu yükseltecek kısa bir konuşma yapar.  Sizler de yardımcı olmaya söz verdiğinize göre, ben de apartmanımız için elimden geleni yapmaya gayret edeceğim, ancak, sizde apartmanın sorunları ne ise yazın, çözümü ile beraber toplantı gününe getirin. diye tembih eder.

Resmi Toplantı için, yakınlarda bulunan bir apartmanın altında Kafe olarak işletilmekte olan iş yeri ile anlaşmaya varılır. Salonunda 60 kişinin oturabileceği U şeklinde masa düzeni ayarlanır.  Toplantıda çay - kurabiye de ikram edilecektir.  Toplantı hazırlıkları tamamlanır. O gün bir mucize yaşanır. Her dairenin sahibi veya oturanı istisnasız 60  kişide toplantı da hazır olurlar. Türkiye'de apartman yönetim toplantısı önemsenmez ve gidilmez, onun için, mucize yaşandı diyorum. Önceden kararlaştırıldığı gibi önemli mazereti olup, gelemeyecek olan mal sahibi, mutlaka vekil gönderecek, kararımıza uyulur.  Binayı yaptıran kooperatif başkanı mazeretinden dolayı  birisini  vekil olarak göndermiştir.  Toplantı , önceden hazırlanan gündeme uygun şekilde yürütülmektedir.  Daha önceden tembih edildiği üzere, başkan adayı, herkesten, sorunlar ve çözüm notlarını ister,   Allah'ın bir kulundan bir sorun not edilmemiştir.  X kişi başkan adayı, hayretler içinde kalmıştır. Bu kadar problem yumağına dönen apartmanda hiç bir sorun yok - şikayet yok. Öyleyse, çözüm de yok.  Herkes birbirine bakar. Soğuk bir ortam yaşanır. Böyle bir ortamda, denebilecek en uygun şey, kalkın gidiyoruz. Sorun yoksa yönetici de yok, dene bilirdi. Ancak o gün öyle olmadı.

X kişi - başkan adayı, toplumu iyi tanıdığı için, her şeyi apartman sakinlerine bırakacak kadar  basiretsiz değildi.  Sorunlar ve çözümler konusunda hazırlıklarını bizzat kendisi de  yapmıştı. En azından 60 kişiden  birer sorun ve çözümü beklenirdi.  Başkan adayı, önceden belirlemiş olduğu 38 sorun ve çözümünü de birlikte apartman sakinlerine sundu.  Sorunlar doğru tespit edilmiş, çözümleri de uygundu.  Ancak bir noktada, bir kişiden itiraz gelmişti. O  kişi de emekli bir banka müdürü beyefendi bir kimse idi. İtirazı şöyle idi. 4 yıl geçmesine rağmen, taşınanların eşyaları inşaattan kalma calaskallı vinç ile taşınmakta, olduğu için, "Asansörlerimiz sağlıklı çalışmıyor, vinç ile eşya taşınmasına devam edelim, şeklindeki itiraza, başkan adayı, "Eşya taşıma esnasında doğabilecek , bir aksilikten  dolayı  sorumluluk alamam. Vinç iptal edilmeli." şeklinde cevap verildi.  Kısaca, 38 soruna 38 çözüm bulundu. Tümü oy birliği ile karara bağlandı.

Eski yönetim, lafı uzatmamak adına  oy birliği ile ibra edildi. Başkan adayı oy birliği başkana dönüştü, yanına iki kişide gönüllü  yardımcı bulundu. Tüm resmi defterlerin yenisinin  onaylattırılması karara bağlandı. .  Böylece apartmana yeni  beyaz bir sayfa açıldı.

Toplantının bitiminde,  yeni başkan tebrik edildi. Kimileri farklı iltifatlarda bulundular. Örneğin.  "Kaç üniversite  bitirdin? - Sen avukat mısın? - Senin gibi bir insan aramızda yaşıyordu da neden şimdiye kadar ortaya çıkmadın? vb.  Allah, senden razı olsun." Duaları ile birlikte yeni başkan onurlandırıldı.  

6 ay kadar sonra bir toplantı daha yapıldı. Bu sefer 13 sorun ve çözümü tespit edilmişti. Yeni toplantıda  bu  tür sorunlar ele alındı, çözümleri bulundu. Akabinde  Başkan çalışmakta olduğu için iş yerinde de verimi düşüyordu. Yönetimi devretmek istediyse de gönüllü aday çıkmıyordu.   Oysa yönetim işi oldukça kolaylaşmıştı.  Her şeyin yolu yordamı bulunmuş, apartmana huzur gelmiş, sorunlar peyderpey gideriliyordu, yeni bir çığır da açılmıştı.   Apartman sakinlerinden bir doktor, ortaya çıktı. "Bari yönetimi ben üstleneyim." dedi. 6 ay sonra mevcut yönetim ibra olunarak, yeni yönetime devir olunmuştu. Böylelikle apartman yeniden hayat buldu. Huzur buldu. Böylece, bir  apartmanın yönetim hikayesi yaşandı.

Şimdi, bu hikayeden esinlenerek, Adıge - Abhaz toplumu olarak,  ne tür sorunlarımız var, nasıl çözümler üretebiliriz? Sorusuna cevap arayacak değilim. Hikayede olduğu gibi, apartman sakinlerinin, "Sorun yok - çözüm de yok." der gibi, kaygısız bir toplumda değiliz. Toplumumuzun hayrına, Ne yapabiliriz? Neyi daha iyi yapabiliriz?  Neyi -  niçin yapmalıyız?  ve benzeri sorular sorarak hep birlikte cevap arayabiliriz. Kanaatini taşıyorum. Halimizden memnun isek, düşünmeye ve fikir üretmeye de gerek yok, diyerek, mutat işlerimize bakabiliriz. Bu hikaye en çok dernek yöneticileri vb. STK'larımızı ilgilendiriyor gibi görünse de, her birey sorunlarımız üzerinde düşünmeli, sonucunda ortak akıl hakim olmalıdır.

Yaşamış olduğum, bu hikayemi sevgi ve saygı ile paylaşıyorum. Allah'a emanet olunuz.

Sebahattin Tokmak - Kayseri

3 Ekim 2017 Salı

009 - ÇERKESLİK / ADIGAĞE VE GELİŞİMİ ÜZERİNE NOTLAR / DÜŞÜNCELER


26 Nisan 2015 Pazar  tarihinde,  ADIGELER ÜZERİNE DÜŞÜNCELER  başlığı altında notlar halinde derlemiş olduğum düşünceler ki, aşağıda imler halinde yer alan başlıklar olup,  üzerinde düşünülmeye - araştırılmaya ve tartışılmaya açıktır. Sözünü ettiğim notlarımı  ADIGE-XASE-DERNEKLERİ isimli blogumda yayınlamanın uygun olacağını düşündüm.  Bu girizgahtan sonra, ilgi duyuyor olmanız dileği ile,  aşağıda birbirini takip  eden konular  üzerinde  sizi düşünmeye  davet ediyorum.

TARTIŞILMAYA AÇIK FİKİRLERDİR:
Adıgağe kavramı, kısaca Çerkesliğin temeli olup, eklenecek veya içinden çıkartılacak bir eksiği fazlası yoktur,  diyebiliriz.   Xabze ise, tüm uygulamalar manzumesidir , şeklinde ifade edelim. Xabze, zamana ve  değişen hayat şartlarına  göre güncellenmesi  gerekiyorsa, üzerinde xase toplantıları sonucunda karar almak sureti ile  değiştirilmelidir.  Kanaatindeyim. Tartışmaya açıktır. 
Kısaca,  geleceğimizi  yeniden inşa ve/ya ihya  edebilir miyiz?
Sizin bu konular üzerinde önceden  düşünülmüş bir fikriniz var mı?  Varsa paylaşmak ister misiniz?
Hazreti Ali'nin,  "Çocuklarınızı, sizin zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı zamana  göre yetiştiriniz." ;
Hazreti Mevlana'nın , "Dün, dünde kaldı, bu gün yeni şeyler söylemek lazım, cancağızım." ;
"Dünün güneşi ile bu günün çamaşırını kurutamazsın";
Rh. Sayın Süleyman Demirel'in, "Dün, dündür.";
Kazanıqoe Jabağı'nın,  "Değişen zamana uyabilen, erkektir." ;
"Zamanın ruhu"; 
vb. sözler geleceğimize nasıl bir ışık tutabilir?
Geleceğimiz olan çocuklarımıza - gençlerimize - torunlarımıza,  kültürümüzü sağlıklı bir şekilde nasıl aktara biliriz? Önem ihtiva eden, can alıcı sorunsalımız...Makalenin odak noktası, burasıdır. Bizler, yani yolun sonuna gelmiş olan kuşak, gençlerimize - torunlarımıza  neyi - nasıl  bırakacağız?!!!

Dini açıdan  da bakacak olursak:
"Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz, öyle haşrolursunuz."  Hadisini hatırlayalım. İki dünyamız var, burası ve ötesi...  Ötesine,  yani perdenin arkasına  geçince,  bu dünyaya görünmeden,  varlığımızı  sürdüreceğimiz bir hayatımız olacak. Hazırlık yapıyor muyuz? Burada ne ekersek, orada da aynı şeyi biçeceğimiz yeni yurt. Yani,  Dünya, Ahiret'in tarlasıdır. Deriz. Burayı huzur ile terk eder isek, orada da huzur bulacağımıza inandığımız yeni mekanımız, Cennet olsun. İnşallah.
Müslüman bir toplumun üyeleri olarak, Merhum Mehmet Akif Ersoy'un şu sözü "İslam'ı asrın idrakine söyletiniz."  ve İmam-ı Gazali'nin, "İslam'ın her asra dönük bir yüzü vardır." sözlerinden, bu güne ve bizlere de bir mesajı var mı?
İlk ayetinde, "Oku" diyen yüce Allah (CC), Kur'anı Kerim'de  defalarca Düşün - Aklet - Fikret ve "Allah, düşünmeyenlerin başına pislik yığar." , mesajlarının ne kadar farkındayız?
Adıgağanın ve dinimizin mesajlarını sentezleyerek, derneklerimiz kanalı ile toplumumuza neler verebiliriz?
Bu tür fikirleri hayata geçirmek için, hangi tür eğitime ihtiyacımız var? Ne tür  destek araçlarını kullanabiliriz?  Örneğin: Çerkes Derneklerimiz Niçin Var? Tüzüklerinde neler yazılı, tekrar göz atma zahmetinde bulunurlar mı?
Proje hazırlayıp, Avrupa Birliği Destek Fonlarından yararlanabilir miyiz?
Düşün Dinle Konuş ve benzeri Diksiyon - Hitabet gibi kurslara katılmak, bir işe yarar mı?
İsveç usülü Devre Halk Eğitimi  seminerlerinden yararlanabilir miyiz?
Grup halinde Kitap Okuma etkinlikleri oluşturabilir miyiz?
Toplumun ufkunu açmak ve motivasyonunu yüksek tutmak için, konuşmacı dostlara ne dersiniz?
Toplumun ana dilini öğrenmesi için ne tür  etkinlikler yapabiliriz?
Kültürümüze - Xabzelerimize dönük bilgi yarışmaları tertip edebilir miyiz?
İnternet teknolojilerinden faydalanarak, yerel tv - radyo yayınları yapa bilirmiyiz?
Sosyal Medya'yı daha derli toplu - kullanmanın yollarını paylaşabilir miyiz?
Köylerimize, yardımlaşma ve  kültürel amaçlı dernekler ve/ya Köy Kültür Evleri kurabilir miyiz?
Toplumun insan envanterini belirleyip, iyi yetişmiş insanlarımızın fikirlerinden istifade edebilir miyiz?
Kayseri'de, örneğin Kaymek Kurslarına katılarak kendimizi geliştirebilir miyiz?
Yeni dernekler kurarak ve/ya mevcutlara üye olarak destek verebilir miyiz?
Toplum için, neyi - nasıl daha iyi yapabilirim? Sorusunu sorarak, cevap arayabilir miyiz?
Derneklerimizde periyodik sohbet toplantıları yapabilir miyiz?
Daha bilinçli - nitelikli - erdemli insan yetiştirmenin yollarını araştırabilir miyiz?
Adıgağe - Xabze - Thamade eğitimine dönük kurslar açabilir miyiz?
Dünyayi tanımak ve evrensel insan olmak konusunda bir çabamız olabilir mi?
Yani, hayatımızı daha anlamlı - daha verimli ve huzurlu kılmanın yollarını paylaşabilir miyiz?


Benzer soruları artırmak mümkün ise de, bu konuyu burada  kesmek daha uygundur. Bir Çerkes / Adige olarak, Türkiye'nin veya dünyanın her hangi bir yerinde bu yazıyla karşılaşmış ve okumuş olabilirsiniz. Bu fikirleri çevrenizle tartışabilirsiniz. Çevrenizde bir derneğiniz var ise, bu konuları - fikirleri oraya taşıyabilirsiniz. Derneğiniz yoksa, bir dernek kurarak bu alanda hizmet etmenin yollarını açabilirsiniz. Gelişmenin ve kemale ermenin sınırı yoktur. Okumak ve anladığını çevreyle  paylaşmak, bir gayret işidir. Kısaca halka hizmet, Hakk'a hizmettir,  anlayışında olan bireylere  ne mutlu. İnsan, insanla güzeldir. Hayat, insanlığın özünü kaybetmeden değişim ve dönüşüm serüvenidir. Esasen, farkında iseniz, insanlık kan kaybediyor, kan kaybını durdurmak için, neler yapabiliriz?  

Bir sonra ki makalemde, ÇERKESLER ve ASALETMETRE  başlığı ile özgün bir yazı yayınlamayı planlıyorum. Şimdiden, merakla beklemenizi öneriyorum.

Saygı ile selamlıyorum.  Allah'a emanet olunuz.
Sebahattin Tokmak - Kayseri - 3 Ekim 2017

13 Temmuz 2017 Perşembe

008 - UZUNYAYLA - ADIĞABZE XABZE KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRME VE YAŞATMA EVİ - DERNEĞİ

Bu sefer, Adıge-Xase-Dernekleri isimli blogumda, hayallerimi süsleyen - benim gözümle gerçekleşebilir olan, fakat toplumsal anlamda nasıl bir tepki göreceğini kestiremediğim
bir farklı fikrimden, sizlere bahis ediyor olacağım. UZUNYAYLA - ADIĞABZE - XABZE KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRME VE YAŞATMA EVİ - DERNEĞİ ismi, anlaşıldığı gibi hayali
bir isimlendirmedir. Lütfen yazıyı sonuna kadar dikkat ile okuyalım. Okuduktan sonra bireysel olarak üzerinde düşünelim. Sonra, toplumsal olarak tartışalım, teklifi ile görüşümü yazmaya devam ediyor olacağım.

Devam eden satırlarda detaylarını bulacağınız, bu fikrin, hemşehrilerimiz tarafından benimsenmesi ve hayata aktarılmasına niyet ediyorum. Sizde, bu fikrin gerçekleşmesi için. AMİN demek özgürlüğüne sahipsiniz. Yüce Rabbimiz Allah, hayırlı ise, bu konuda -her hususta- bizden yardımlarını eksik etmesin. Elbette insan, bir adım atsın ki, Allah'ta yürü ya kulum, desin.

Önceki yazılarımdan da benzer fikirlerimi okuyanlar hatırlayacaktır. Adığağe - Tshuğa - Xabze yani, İnsanlık / İnsaniyet eksenindeki bu kavramlar, şehir hayatıyla birlikte, giderek aşındığını hep birlikte fark etmekteyiz. UNESCO'nun öngörülerine göre, gelecek on yıllarda kaybolacağını bildirdiği diller arasında Çerkesçe'de bulunmaktadır.

Anadilimiz Adığabze yani Çerkesçe ve kültürümüzü ifade eden Xabze'nin yaşatılması, sadece bizlere kalmış bir husustur. Devletimiz, çok istediğimiz Çerkesçe  yayın yapan televizyon tahsis etse, hatta anadilimizde eğitime onay verse dahi, biz Adığe- Abhaz toplulukları, kendiliğimizden bir çaba içinde değil isek, sonuç değişmeyecek, yok oluşa doğru yol almaya devam edeceğiz, demektir. Bizler bir şeyler yapmadan, sadece söylenerek, hiç bir başarıya imza atamayız ve giderek yok olmanın hayıflanmasını yaşarız.

Türkiye'de beş-altı milyon civarında bir topluluğuz. Dünyada kırk ülkeye dağılmış durumdayız. Sıkıntımızın temeli, artık yoğun halde kentlerde dağınık olarak yaşamaktan kaynaklanan, çaresizlik ile baş başayız. Derneklerimiz var, görüldüğü kadarı ile, farklı bir adım atma eğiliminde görünmüyorlar. Önemli olan, fazla gecikmeden, yok oluşumuzu durduracak adımları atmaktır. Asıl beklentimiz, bu adımların, derneklerimiz tarafından düşünülmesi ve gerekli adımların atılmasıdır.

Yeter ki, bir araya gelip konuşalım - dayanışma içinde - karar alabilelim. Uyum içinde, karar alıp, adım atabilelim.Yukarıda ifade etmeye çalıştığım, fikirleri sizler ile paylaşmaktan mutluyum. Fikir ve niyetlerimin destek bulacağını umut ediyorum.

Bu günlerde, UZUNYAYLA KÜLTÜR FESTİVALİ -22-23 Temmuz 2017'de- Kaynar'da yapılacak olan etkinlik, söz konusu fikrimin, gelişmesine de destek oldu.

Biraz daha konuyu açmam gerek; yazımın başlığından da anlaşıldığı gibi, Uzunyayla'da bir KÜLTÜR EVİ -Külliyat- (Ayrıca, köy bazında küçük köy Kültür Evleri'de düşünülebilir.) Hayalimin açılımına devam ediyorum.

Böyle bir Kültür Evi, Kaynar - Örenşehir - Karakuyu köylerimizden birinde veya (başka bir köy) olabilir. Üç - dört yüz kişiyi bir arada alacak büyüklükte, düğün - toplantı salonu ve gerekli eklentileri... Misafirler için, konaklama bölümleri de düşünülebilir. Gerekli olan büyüklükte bir bina inşa edebilir ve yönetebilir miyiz? Sorusuna olumlu cevap verebilmek - en önemli önceliktir. Bu tür bir binamızın olması; hemşehrilerimize,  Uzunyayla'ya şu tür faydalar sağlayabilir.



  • Uzunyayla köylerindeki düğünlerimiz ve hatta Kayseri ve civardaki düğünlerimiz burada icra olunabilir.
  • Köy ve/ya sülale toplantıları için buradan destek alınabilir.
  • Köy Şenlikleri ve/ya Festival vb. etkinliklerde işe yarar. 
  • Adığabze - Xabze - Thamade öğretim - eğitimi amaçlı değerlendirilebilir.
  • Geleneksel Xase Çalışmaları düzenlenebilir. 
  • Gençlerimizin programlı şekilde bir araya gelip tanışacak - kaynaşacak ortamı olabilir.
  • Sizde, fikir egzersizi yaparsanız, değerlendirmeye dönük fikirler geliştirebilirsiniz.
  • Uygun şekilde yapılmış bir bina ve örnek yönetim ile, Türkiye'nin başka yerlerindeki hemşehrilerimize esin kaynağı olabilir.
  • Davet etmemiz halinde, Kafkasya'dan gelebilecek grup misafirlerimizi bir arada misafir etme, şeklinde hizmet verebilir.
  • Mevlit okutma - Bayramlaşma - Nikah töreni vb. etkinlikler burada düzenlenebilir.
Böyle bir çalışmanın, ancak dernek ve/ya Vakıf olarak  işletilmesi gerekir. Gönüllülük esasına göre görev almak isteyen, emekliler - gençler  ve hizmet erbabıyım diyen herkesten destek beklenebilir. 

Böyle bir fiziki yapılanma Kayseri'de de olabilir. Ancak, köylerde arsa fiyatları uygundur. Ayrıca, hemşehrilerimizin - gençlerimizin köylerimiz ile daha sık ve daha etkin irtibat halinde olmaları düşünülerek, Uzunyayla tercih edilebilir. Tartışmaya açıktır.

Amaca dönük binanın yapılabilmesi için, köylerimizden - imkan sahibi hemşehrilerimizden yardım toplanabilir. Devletimizden destek alınabilir. AB Teşvik Projelerinden destek alınabilir. Bakarsın bir hayır sever çıkar, "Binanız benden, hizmet sizden", diyebilir.
Gelecekteki toplumumuzu  inşa etmenin yolunu, bu günden böylece açabiliriz. Görüştükçe - kaynaştıkça muhabbetlerimiz artabilir. Nitelikli sevgi dolu dayanışmacı Adığe - Abhaz toplumları olarak, sinerjik etki yaratabiliriz. Hayal etmek - düşünmek - karar almak süreci işletildiğinde başarılamayacak, hiç bir şey yoktur. Gerekli olan tek şey, toplumsal irademizdir. Bunları düşünür ve yazarken, tek amacımız, dilimizi ve xabzelerimizi unutmamak -yaşatmak- üzerine kurulmalıdır.

Varsayalım ki, buraya kadar okudunuz veya okuyanı dinlediniz. Sonuç olarak bir fikriniz oluşmuştur. İyimser yaklaşımınızla hayallerimiz gerçekleşebilir. En küçük olumsuz bir ifadeniz / tavrınız da nelere mal olur? Onu da düşünün, derim.

Bu düşüncenin / fikrin toplumumuzda görüşülmesini / konuşulmasını önemle rica ediyorum. Başarabilirsek, toplum olarak neler kazanırız? Başaramazsak- nedenlerini sorgulamalıyız.
Diyelim ki, olumlu karar alındı - yola çıkıldı, beş sene sonra neleri başardığımızı hayal edelim. Veya her herhangi bir girişimde bulunmadık, boş ver yahu, bunlar boş işler, tavrını benimseyerek, taş koymanın, bir vebali olur mu?  Sorumlu ve idrak sahibi insanlar olarak, olumlu bir karara destek vermek adına, bendeniz de naçizane yanınızda olmaktan kıvanç duyacağım. Değerli hemşehrilerimizin, kararı, toplumumuz için değerlidir. Kararımız, toplumsal irademiz olacaktır.

Sizleri, saygı ve sevgi ile selamlayarak, satırlarıma burada son veriyorum. Gerektiğinde daha çok yazar - çizer düşünebiliriz. Allah'a emanet olunuz.

Sebahattin Tokmak - Kayseri - 13 Temmuz 2017









7 Haziran 2017 Çarşamba

007 - ADIĞE DİLİ VE KİRİL- LATİN ALFABESİ

Adığe Dili Kiril Alfabesini , Çerkez.blogspot.com adresinden kopyala - yapıştır yapmam doğru olmadığı için, sol tarafta  Linkler bölümüne ADIĞE DİLİ KİRİL ALFABESİ ismi ile ekledim. ilgilenen kardeşlerimizi  sözünü ettiğim siteye yönlendiriyorum. Bu durumu lütfen hazıra konmak gibi değerlendirmeyelim. Daha iyisi elimden gelmeyeceği için, iyi olanla sizi baş başa bırakmayı tercih ettim.  

ÇERKEZ.BLOGSPOT.COM'da, Çerkes dili ve kültürümüz ile  ilgili  oldukça zengin  bir birikim ile karşılaşacaksınız. Bu değerli siteyi hazırlayan kardeşlerimizi, sevgi ve saygı ile selamlıyorum. Emekleri için de kendilerine çok teşekkür ediyorum. 

Ayrıca, şu web sitelerine de uğramanızı öneriyorum. Gayet iyi hazırlanmış, bu web siterine emek veren kardeşlerimizi, kutluyorum. Emeklerine sağlık, teşekkürü bir borç biliyorum. 

DANEF.NET - DİPSE.NET - KAFFED.ORG - CAKHASA.COM (Linklerde - Latin Alfabesi ile Sesli Adığabze'yi tıklayın.) isimli Web Siteleri sayesinde de  Adığabze öğrenebilir ve/ya geliştirebilirsiniz. Zengin içerikli bu web sitelerini ziyaret edebilirsiniz. Sol tarafta, LİNKLER Bölümünden tıklayarak ulaşabilirsiniz. 

DANEF.NET Latin alfabesi ile Adığabze öğreten bir sistemdir. "Türkiye'de, Çerkesçe'yi Kiril Alfabesi ile öğretelim ve Latin Alfabesi ile öğretelim"  anlayışında iki tartışma söz konusu olup, uzun tartışmalar yapıldı. Bence, her ikisini de birlikte öğrenmenin / öğretmenin bir sakıncası yok. Latin Alfabesini bilenler, Adığabze'yi Latin Alfabesi ile daha kolay öğrenebilirler. Buna karşı çıkanlar, Adığabze'nin bazı sedaları tam veremediğini ileri sürerler. Hem Kiril, hem de Latin Alfabeleri bir arada kıyaslamalı şekilde aynı anda öğretilebilir, şeklinde düşünüyorum. Bu yaklaşım,  sadece bir öneridir, daha iyisi bu işi, uzmanlarına bırakmaktır.  

Kiril Alfabesini, Kayseri Kaf-Der'de Hikmet Baykaldı Hoca'mız sayesinde öğrendim. Bu vesile ile burada kendilerine tekrar teşekkür ederim. 

Selam ve saygılarımla. Allah'a emanet olunuz.

Sebahattin Tokmak - Kayseri

23 Mayıs 2017 Salı

006 - ADIĞE XABZE EĞİTİMİ HAÇEŞ / AİLE-ÇEVRE İDİ. YA ŞİMDİ?



Bu özgün makalem, ve bundan önce sunduğum beş ayrı makale daha olup, onların da okunmasında fayda var. Çünkü meramımı, tümü okunduğunda daha iyi şekilde anlatacaktır.

EĞİTİM, tüm insanlık için, vazgeçilmez bir kavram olup, artık çağımızda süreklilik
gerektirmektedir. Eğitim, herhangi bir okuldan mezun olup, diploma alınca, terk edilecek bir durum, hiç değildir, hayat boyu devam etmesi gerekir. Çünkü, yaşam hızla değişiyor, hayatı ıskalamamak için,  zorunluluktur. Ben oldum, diyen çok şey kaybeder. Olmak, yaşamın sonuna kadar devam etmelidir. Batı dünyası, eğitimin değerini çok iyi kavradığı için, LIFE LONG LEARNING, yani YAŞAM BOYU EĞİTİM felsefesine sarılmış durumdadır. Bizde toplum olarak bu anlayışa, başvurmalıyız, diye düşünmekteyim. Sonuna kadar dikkatle okur ve beğenirseniz, çevrenizle paylaşmanızdan memnun olurum.  

Esasen, dile getirmeye çalıştığım konu;   EĞİTİM / AKADEMİ çerçevesinde olduğuna göre, motivasyon amaçlı birkaç değerli söz paylaşmak istiyorum. Peygamber Efendimiz (sav) “İlim, Çin'de de olsa, arayınız bulunuz.” Buyurmuşlardır. Hz. Ali, “Bana bir kelime öğretenin, kulu-kölesi olurum.” Emerson, “Eğitimin sırrı, öğrenciye saygı göstermektir.” Başkaları  “Soru sormak, öğrenmektir.” - “Öğretmek, yeniden öğrenmektir.” Albert Einstein ise, “Her ülkenin geleceği, o ülke insanlarının görecekleri eğitime bağlıdır.”  Aristo ise, sözün en güzelini söylemiştir. “Kalbi eğitmeden, zihni eğitmek, eğitim sayılmaz.” Son olarak, Batı dünyasının eğitim alanındaki uzman kişi, John Dewey  ”Eğitim, hayata hazırlık değil, hayatın ta kendisidir.” Demişlerdir.

Çerkesçe'mizde güzel bir söz var. “İy’tır zırımthaşme, zırışeım.” Bu güzel ve akıl dolu söz, “Tanışın - bilişin – konuşun – saygı ve sevgi ile birlikte güçlü olun. mesajını veriyor, gibi geldi bana. O halde, ne anlatmak istiyorum? Sadede gelirsem: Değerli thamadelerimize, bilen büyüklerimize öğretmenlerimize, akademisyen eğitimcilerimize, toplum yararına bilmediğimiz konularda, soru sormak, anlattırmak, anlatılanı, anlamak ve genç kuşaklarımıza aktarmak - paylaşmak esasına dayalı düşüncelerimden bahis etmek istiyorum. Yani röportaj yapmak...  Bu çerçevede irdeleyeceğimiz konular, kültürümüze ilişkin, Adığağe - Tsıhuğa - Xabze ekseninde  ve genelde birikimleri olabilecektir muhtemelen. Bu da organize olmak - yetkilendirilmiş  olmakla ilgili bir durumdur.   

Bu anlatımlar kendi orijinal dilimizde veya Türkçe olabilir, önemli olan, mesajın doyurucu şekilde verilmiş - alınmış olmasıdır. Bir insan, birisi  için, onu tanıyorum, diyorsa, onun ismini - sülalesini - köyünü - mesleğini biliyorsa, bu bilgi onu yeterince tanıdığı anlamına gelmez. Ayrıca, onu akrabalık yönleri ile - mesleki kariyeri ve başarıları - hayat felsefesi ile tanıdığımızda , onu iyi tanıdığımızı söyleyebiliriz. Bir kişiyi enine boyuna tanıdığımızda, onu, iyi tanımaktan mutluluk duyarız. Birbirimizi tanımamız, kapsamlı olursa çok iyi olur, kanaatindeyim. Yoğun şekilde tanıma ve tanışma, aramızda var olan, sevgi ve saygıyı artıracaktır.
 

İşte böyle bir tanıma - tanışma bile, sözünü ettiğim, eğitim etkinlilerinin ,  fonksiyonları arasında olabilir. . Söz hakkına sahip, toplum önderlerimiz, bir soru karşısında görüşlerini açıkladıklarında, onları tanıma fırsatı buluruz. Ayrıca ifade buyurdukları bilgi ve tecrübeleri sayesinde genç kuşaklarımız istifade edecektir. İletişimin, dernek üyeleri arasında geliştirilmesi de ancak, üyelerimiz arasından oluşacak, eğitim odaklı eğitim kolunun yani AKADEMİ nin var olması ve bilinçli ve sorumlu çalışması ile kabil olur. NART AKADEMİ / KAFKAS AKADEMİ isimleri ile yazı yazan fikir üreten  ortamlarımız var. Bunların etkinliğinden mutlu oluyoruz. Bu tür fikir faaliyetlerini, isteyen her dernek, farklı şekillerde kendi bünyesinde  yapabilir. 

"Bir yaşlı ölünce, bir tarih ölür." diyen bir Afrika Atasözü, bana şu fikirleri ilham vermişti. Dernek üyelerimiz, yaş ortalaması itibarı ile, yaşlı kuşaktan oluşmakta. Her bir büyüğümüz, yaşına uygun, birikim ve tecrübelere sahiptir. Bu birikimlerden genç kuşaklarımızı mahrum etmek, haksızlık olmaz mı? Bir yaşlımız bu dünyayı terk ederken,  bir tarihi yani birikimini de öldürmeyelim. Durup dururken, kimse, bir şeyler anlatmak istemez. Soru sorulunca, gayet güzel anlatmaya başlar, insan. Soru soracak konumda olan da, belli programlar çerçevesinde eğitim kolu görevlileri olacaktır. Röportaj şeklinde olabilecek, bu tür diyaloglar, video kayıtlarına alınabilir. Web sitelerimizde veya sosyal medya ortamlarında yayınlayarak, gençlerimize ulaşabiliriz. Gençlerimizde, konuşan değerli bir insanımızı fikirleri ve tecrübeleri ile tanımış olmaktan mutlu olur ve saygı duyar. Kültür hazinelerimizin, gençlerimize bu yolla aktarılmasına da vesile olabiliriz. Bu tür aktarımlar ile, yaşlı kuşak ile genç kuşaklar arasında bir köprü kurmamız da kabildir.

Allah, tüm büyüklerimize sağlıklı uzun ömürler versin. Hak vaki olup, bu dünyayı terk ettiğimizde, bu tür paylaşımlarda bulunmuş isek, yazılı kayıt ve/ya video kayıtlarına giren anılarla, çocuklarımız ve torunlarımız tarafından tekrar tekrar izlendikçe, rahmetle şükranla yad edileceğiz, demektir.

Ben, sadece, büyüklerimizin birikim ve tecrübelerinin paylaşılmasından bahis ettim. Ve bu konuyu başlı başına  önemli bulmaktayım. Her dernek üyemiz, bu fasıldan görüş ve düşüncelerini paylaşırsa, bundan hep birlikte güzel sonuçlar çıkartabiliriz.
Bu çerçevede, her Yönetim Kurulu üyemizin bir şeyler yapma arzusu olduğunu hissediyorum. Yapacağımız işin adını koymak ve yola koyulmak, bizlere kalıyor.
 

Elimden gelen düşünmek - yazmak ve paylaşmaktır.  Her hangi bir derneğin başkanı filan olmadığıma göre, örnek olsun, diye bir girişimde bulunma şansına sahip değilim.
Derneklerimizin Yönetim Kur
ullarına  bu konuda atacakları her adım toplumun yararına olabilir, yeter ki istensin. Buraya kadar okuyup mesajı alan herkese çok teşekkür ediyorum.


Selam ve saygılarımla. Allah'a emanet olun. 

Sebahattin Tokmak - Kayseri 

18 Mayıs 2017 Perşembe

005 - ADIĞE / ÇERKES DERNEKLERİ VE FAYDALARI

Tüm dernekler STK kuruluşları olarak, topluma hizmet için varlar. Doğal olarak Adığe Çerkes Dernekleri, daha etkin şekilde hizmet için elimizden gelenin en iyisini yapma gayreti ile, varız.

'Eğitim' kavramı, söz konusu olunca, zorlansak ta  hayat; öğrenme - unutma, yeniden öğrenme veya bilmediğimiz yeni gelişmeleri anlamak açısından sürekli öğrenme sürecidir.
Dernek olduğumuz için, zaten doğal olarak öğrenme - öğretme - yardımlaşma  hizmetinin içindeyiz. 

Bu konuda düşüncelerimi naçizane, paylaşmak istiyorum. İnsan düşününce oluşan fikirleri paylaşmadan edemiyor. Bende zaten, öyle yapmaya çalışıyorum. Derneklerimize - toplumumuza bir faydamız olur mu, umudu ile gayret içindeyim. Olur ya belki, bir kaç dernek çıkar da, bu konuda, bir şeyler yapalım, derlerse bundan bahtiyarlık duyarım. 

Derneklerin, bu eğitim - akademi fikrini benimsemeleri halinde; çalışma esnasında katılımcıların dikkatlerinin dağılmaması için,  öncelikle, bir araya gelebilecekleri  bağımsız bir bölüme ihtiyaç olabilir.  

Söz konusu çalışma bölümü 15 - 20 m2 lik  bir yer,  mümkünse daha büyük olabilir. Bu ortam için uygun araç gereç ne gerekiyorsa, bulundurulsa,  çalışmalar daha verimli olabilir.. En azından 10 -15 kişiye uygun masa ve sandalyeli oturma düzeni. Mümkün ise akıllı tv - bilgisayar geniş ekranlı monitör ve/ya projeksiyon cihazı -  perde olsa çok iyi olur.  

Bu bölüm; Toplantı odası - Eğitim odası -  Etkinlik Planlama  ve Etüd Odası - Dernek Yönetiminin Toplantı Odası vb. bir çok amaç ile de kullanılabilecek bir ortamdır. Ayrıca gelen misafir ve/ya üyelerimizin, oturup sohbet edebileceği çayını yudumlayabileceği - televizyon izleyebileceği bir amaç ile de kullanılabilir. Ortamda kitaplık varsa, oturup kitap ve dergilere , göz atılır. Bu gibi amaçlar için de,  işe yarar hale getirebiliriz. Böylece zamanımızı da etkin değerlendirmiş olabiliriz. 

Dernek yönetimi tarafından 3 - 5 kişiden oluşturulan bir ekip, tercihen emekli öğretmen ve/ya akademisyenlerden, genç gönüllülerden oluşabilir. Bu kişiler konuya yatkın araştırmacı  - yapıcı - uyumlu özelliklere sahip olursa, daha da iyi olacaktır. Ne yapacaklarını - nasıl ve neden yapacaklarını, ve  ne gibi  bir fayda umuyorlar, bunların cevabını da ön görmelerinde fayda var. Çalışmanın ne zamanlar, nasıl yapılacağı kimlerin  katılacağı önceden belirlenir. Ekip kendi programını kendi şartlarına göre düzenlemelidir. İlgili dernek, tüzüğüne bakarak; neler yazılı - neleri yapıyor? - Başka neleri yapabiliriz? Sorusunu sorarak işe başlanabilir. Burada ne tür etkinlikler yapılabilir?  Bu konuda burada,   bir kaç şey ifade etmek isterim

1-) Üyeleri için; periyodik bülten - dergi hazırlanabilir. Bunlar basılı ve/ya online okunabilir. E-posta ile iletilebilir. 

2-) Kitap okuma günleri düzenlenebilir.

3-) Çerkesce konuşma günleri tertip edilebilir.

4-) Dernek üyelerinin ve/ya yeni katılan üyeler için tanıştırma günleri  tertip edilebilir. 

5-) Eğitim etkinlikleri, söz konusu olunca baş vurabilmek için, üyelerimizi, İnsan kaynakları açısından, mesleklerine göre gruplar halinde bilmemizde fayda vardır. 

6-) Köylerimizi, gençlerimize  yeterince tanıtmak için muhtarlarımızdan destek alınabilir. Köylerimizde köy halkı ile tanıştırma - kaynaşma toplantıları düzenlenebilir. 

7-) Toplumun geleceğine nasıl baktığını anlamaya dönük, anket çalışmaları olabilir.      

8-) Çeşitli kurslar düzenlenebilir. İhtiyacı olan öğrencilerimize Matematik, Yabancı Dil  vb. ders takviyesi, gönüllü üye  öğretmenlerimiz tarafından verilebilir. 
9-) Kültürel açıdan, Xabze'nin iyi öğrenilmesi ve/ya güncellenmesi için çalışmalar olabilir. 

10-) Yetkin kişiler tarafından toplumun motivasyonuna dönük ,  konferans - seminer gibi etkinlikler  düzenlenebilir. Bu tür toplantılar, ortam uygunsa dernek bünyesinde, veya geniş salonlarda  düzenlenebilir. 

11-)  Kültürümüzle ilgili gençlerin katılacağı bilgi yarışmaları düzenlenebilir. 

12-) Yapılan etkinlikler, Online televizyon-radyo  ile ve/ya  Facebook - Youtube kanalı ile canlı yayınlanabilir.  Videoları portallara  yüklenebilir.  Herkes evinden de bu kayıtları izleyerek faydalanabilir. Herkesin zaman içinde katkıları ile, sınırsız hizmet sunmak mümkündür. 

Yukarıda zikredilen veya derneğin tüzüğüne uygun olan, yapılabilecek daha bir çok şey...
Var sayalım ki, bunları yapacak olan dernek yönetimince görevlendirilmiş ve yetkili bir ekip / komisyon mevcut durumda. Demek ki, organize olmak ve yetkilendirmek, başarı için gerekli bir başlangıçtır. O halde organize olmayı sevmeliyiz. Daha nitelikli ve bilinçli Adığe toplumunu yaşatmak, hepimizi mutlu edecektir.

İçimizde, kayboluyoruz - yok oluyoruz, endişesi taşıyan bir toplumuz. Yani kısaca yapabileceğiz bir şeyler varsa ki, var, fikir ve el birliği ile bir şeyler yapabiliriz. Bu konularda okuyan, düşünen, araştıran herkese minnettarım. Bu sözlerimin tümünden hedefim, doğal olarak, bizim son kuşak değil, gençlerimiz ve gelecek nesillerimiz için olup,  bir şeyler yapmak gayreti ile düşünülmüştür.  Bu tür etkinliler, ancak derneklerimiz kanalı ile olabilir.  

İsteyen olduğunda bu yaklaşımın  açılımı konusunda, elimden geleni esirgemeyeceğimi bilmenizi isterim. Siz de fikir paylaşmak,  veya sesinizi duymak - tanışmak istedim, diye beni arayabilirsiniz. Ben de sizinle tanışmaktan  mutluluk duyarım. Telefonum Kayseri Birkaf Şubesinden temin edilebilir. Blogumun sağ üst kısmında gmail adresim mevcuttur.

Selam ve sevgilerimle. Allah'a emanet olunuz. 

Sebahattin Tokmak - Kayseri 














13 Mayıs 2017 Cumartesi

004 - BİR ADIĞE OLARAK GELECEĞİMİZE NASIL BAKIYORUM?


"Önce, kendini bil ve sev. Yüksek tut.

Önce, aileni - milletini tanı ve sev. Yüksek tut.

Öncelikle, köyünü - kasabanı - ilini - ülkeni - tanı ve sev. Yüksek tut.

Böylece, tüm insanları ve insanlığı tanı ve sev. İnsanlığı yüksek tut. Tüm insanlığın onurunu koruma gayretinde ol. Ön yargılı olma. - İncitme ve İncinme. - Tutum ve üslubun zarif olsun. Yardım severliği elden bırakma. Daima yapıcı tutum takın. Dedikodudan ve negatiflik ten uzak dur. 

Sırrın sırrı ve gizemi; insanın kendisini sevmesi yani kendisi ile barışık olması ve kendisini bilmesidir. Kendisini seven insan, başkalarını da sever ve sayar. Kendisini bilen insan, Yaratıcı Yüce Allah'ı da bilir ve sever. Artık o insandan korkma, dost ol. 

Her idealist insan, kendim için - ailem için - milletim için - ülkem ve tüm insanlık için  neleri - nasıl daha iyi yapabilirim? Sorusunu sormak ve cevap aramak konusunda kendisini sorumlu tutmalıdır."

 İşte hayata  hep birlikte böyle bakmalıyız. Biliyoruz, ama yine birlikte hatırlayalım, istedim.

İşbu, temel insani prensiplere göz attıktan sonra, asıl meramıma gelmek isterim. Gelişmenin temelinde, merak etmek ve soru sormak vardır. Yüce dinimizin kitabı Kuran'ı Kerim'in akla - fikre - düşünmeye ne kadar önem verdiğini hepimiz biliyoruz. 

Biz Adığeler, genel ve kapsayıcı adımızla Çerkesler, dünyanın neresinde olursak olalım, iyi insan olmak ve iyilikten - güzellikten yana olma, prensibi ile hareket etmeyi tercih ediyoruz. Bu kanaati taşımaktan mutluluk duyuyorum.

Biz Adigeler, köyden kente göç ile değerlerimizin aşındığının farkındayızdır. Geleceğimizi devir alacak çocuklarımızı da hesaba katarak, kültürümüzü korumanın yerine göre güncellemenin gerekliliği de ortaya çıkıyor. Kısaca, değerlerimizi koruma, iyileştirme - geliştirme, ancak bilinçli gayret ile olabilir.  Bu konuda derneklerimize de önemli ölçüde görev düştüğü kanaatini taşıyan bir çok insan ile karşılaşıyorum.  Bu vesile ile bir dernek üyesi olarak, düşüncelerimi biraz daha açarak sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Örnek olsun diye ifade ediyorum,  üyesi olduğum Birkaf derneği binasından bahis ile; Çok şükür, mülkiyetine sahip olduğumuz, güzel bir dernek mekanımız var. Edinilmesinde yardımı olan kardeşlerimizi de şükran ile anmak gerekir.  Bu çatı altında yaptığımız hayırlı ve faydalı hizmetler var.  Gençlerimize burs veriyoruz, bu güzel bir örnektir. Bunun dışında  kültürümüzün gençlerimize aktarılmasında bir şeyler yapmalı mıyız?  Yoksa, su akar mecrasını bulur, diyerek, kendi haline bırak- malı mıyız?  Bu konuda bireysel ve/ya dernek yönetim kurullarında fikir üretebilir miyiz? Bu tartışmanın sonunda iki tür karar verebiliriz.  1-)Yaptıklarımız iyi ve yeterlidir.  2-)  Ortak akıl ve el birliği  ile yeni ve farklı şeyler de yapmalıyız. 

2. şıkkı tercih, eder isek, ve bundan maksat; gençlerimizin geleceği ile ilgilenmek, kültürel olarak ufuklarını açmak, iyi iletişim kurmak, motivasyonlarını yüksek tutmak gibi, konularda dernekler sorumluluk alabilirler.   Adığeğayı özümsemiş, nitelikli ve bilinçli vizyon sahibi, çağı kavrayabilen çocuklarımız - gençlerimiz geleceklerine daha öz güven ile bakabilirler. Sözün kısası, Adığeğayı  xabzeyi ve dilimizi unutmayalım, Gençlerimize de öğretelim ve sevdirelim, demek istedim. 

Bu günden çocuklarımız ile ilgilemez isek, 20 - 30 sene sonra, anne ve babaları Adığe olmasına rağmen, "Annem - Babam Çerkesti."  diyecekler. Sizce de böyle mi?  Çok geç kalmadan  bir şeyler yapmalıyız. Demek istiyorum. Sıradan bir birey olarak, düşüncelerimi paylaşmış oldum. Konu, sizlerin de düşünmesine arz olunur. 

Sevgi ve selamlarımla. Allah'a emanet olun. 

Sebahattin Tokmak - Kayseri